Allah var, şu Beyazfil'in geçmişiyle ilgili hiç araştırma yapmadım. Gündem de pek takip etmediğim için neler yazıldı, çizildi? Kimler ne düşünüyor? Hangi çevreler konuya nasıl bakıyor? Hiç bir fikrim yok. Ama doğma büyüme ve hatta e-devletin kayıtlarına göre 3-5 kuşaktır öz be öz Manisalı olmaktan aldığım cesaretle yazıyorum bu yazıyı. Duygusal bir yazı yani. Dolayısıyla bu yazıda, bilimsellik, akılcılık, mimari değer, araştırma, doğrular, gerçekler, tarihsel bilgi filan hiç birini aramayın bulamazsınız. Çünkü yok.
Dediler, "Beyazfil yıkılacak yerine AVM yapılacakmış", "Yok ya" dedim, "Kafayı mı yedi bu kent?" 
Evet ilk tepkim bu. 
Sonrasında hemen oturdum yazıyorum. Konunun üzerinde şöyle 3-5 saatlik bi düşünme molası bile vermeden kendime.
Düşünmeye gerek yok ki bu konuda.
Araştırmaya, tarihsel bilgiye filan ihtiyaç olmadığı gibi, "neden, niçin?" e de gerek yok. Çünkü geçerli olabilecek bir neden olamaz bu konuda. Hatta, kent lehine kazançlar, milyon dolarlar filan söz konusu olsa bile olamaz. Bazı şeylerin parasal karşılığının olmadığını, olamayacağını her aklı başında insanın bildiği gerçeğinden hareket ediyorum sadece. Çocukluğunu kaç paraya satar ki bir insan? "Gençliğinizin ederi ne kadar beyler? Ödeyip alalım elinizden." desem mesela... Rasyonel, irrasyonel, kesirli, üslü, bilinen tüm matematiksel rakamlarla bir fiyat verebilir misiniz bana???

Doğduğunuz evin yıkılmış olduğunu gördüğünde bile içi burulan insanlardan değil misiniz yoksa?  Saklambaç, sek sek, beştaş oynadığı sokaklardan geçerken gördüğü değişikliklerle sarsılanlardan değilseniz, afedersiniz hangi gezegendensiniz?
Sizi bilmem de ben "Hulusi Can kokusunu" bile özleyen Manisalı'lardanım. Çok mu duygusalım? Aman böyle olayım, böyle kalayım. "Tamamen duygusal" saflarına hiç atmasın hayat beni.
Beyazfil'in hastane olduğu günleri hep hatırlayayım mesela. Yakınlarımı ziyarete gittiğimiz anları. Beyazfil önü buluşmalarımı, çiçek pastanesinde yediğim dondurmalı spangileleri, çocuk gözlerle hayran hayran izlediğim beyaz heykeli, hemen yakınındaki Havuzlu Çarşı'yı, sinemayı, pamuk şekeri, dondurmayı, gazozu, balonu hep hatırlayayım. Çünkü onlar benim çocukluğum. Erdinç Abi'nin dükkandan alınan ciciler kalsın hafızamda. Etrafında Gödeler var, Şekerci Erdoğan, Sümerlerin gelinlik dükkanı, Kaveci Gül, Yüncü Erdal, ohooo dünyaca dükkan, çarşı orası. Çocukluğumun çarşısı. Gençliğimde de ilk ofisim, Beyazfil'in karşısındaki ara sokak. Emek Matbaasının üstü. "Nerde buluşcaz? Beyazfil'in önünde. Şurası nerde?Beyazfil'den sağa dön.." milyon tane diyalog var böyle. Siz de yok mu? Hatta doğru soru: Olmayan Manisalı var mı?
Bunlar hafıza beyler. Eloğlu, bin yıllık, beşyüzyıllık hafızasına sahip çıkıyor, çıkıyor da kimliği olan, ne idüğü belirli kentlerde yaşıyor. Biz de turist olarak gidip, hayran hayran gezip, euro, dolar saçıp "vay be" diye diye dönüyoruz o şehirlerden.
Şurda kendi ömrümüzle sınırlı 50-60-100 yıla bile sahip çıkamıyor ve kentle özdeş değerleri, diğerlerinden ayırt edemiyor isek valla anlamı yok "Manisalı'yım" demenin. Manisa'yı Manisa yapan değerler kolay harcanmamalı ki; Manisa, Manisa olsun. Biz de oralı olalım. 
Manisa'yı Manisa yapan değerlerden maddiyat uğruna veya siyaset uğruna veya herhangi birşey uğruna vazgeçebiliyorsanız 
ben sizinle hemşehri olmayayım mümkünse. Çok da umrunuz değil tabii benimle hemşehrilik durumu, biliyorum da olsun, ben yine de yazayım. Hiç yoksa ilerde torunlara gösterebilcek bir yüz akım olur. "Dediydim ben ama oralı olmadılardı" derim.