Deniz Hanım yıllardır içini yakan, kimseye anlatamadığı için yüreğinde büyüyen sırrını artık paylaşmaya karar vermişti. 
Şuan yetmişli yaşlarda, cana yakın, güler yüzlü, yaşını göstermeyen emekli bir doktor hanım… İnce güzel yüzünde hüzünlü bir ifade var.
Doktor oluncaya kadar ailesi hakkında pek bilgisi yoktu. Kırk günlük bebekken, İzmir'den bir tanıdığı Manisa'ya Nesime nineye Deniz'i bırakmış, genç bir teyzesinden başka kimsesi olmadığını söylemiş, teyzesinin her ay bakım ücreti getirip, bebeği göreceğini... Deniz bebeğin annesiyle babasının kaçarak evlendiğini, baba tarafının bu evliliği istemediğini. Bebek dünyaya gelince aileyle barışmak için ziyarete giderken kaza geçirip öldüklerini, buna rağmen aile bebeği istemediği için, teyzesinin almak zorunda kaldığını, bebek çok küçük olduğu, teyze de çalıştığı için arkadaşı bebeği Nesime nineye getirmişti.
Nesime nine de kırk yıllık arkadaşını kıramamış, Deniz'e öz torunu gibi bakmış, büyütmüştü. Altı yaşına kadar Filiz teyzesi ara ara gelmiş, Deniz'i sevmiş, okşamış, hasretle bağrına basmıştı. 
Sonra teyzesinin veremden öldüğünü öğrenmişti Deniz...
Nesibe nine Deniz'e anne, baba, ev ocak
olmuştu. 
Manisa ve Ege Mahallesi Deniz'in memleketi, her şeyiydi. Deniz bu mutlu ortamda, bildiği hikayesiyle mutlu bir çocukluk yaşamıştı. Bu hikayeyi yakın çevresi de biliyordu.
Deniz doktor olarak İstanbul'da göreve başladığında Nesibe ninesi, Filiz teyzesinin İstanbul'daki mezarını bulması için ona teyzesinin arkadaşının adresini verdi. Israrla teyzesinin mezarını bulup ziyaret etmesini söyledi.
Deniz ninesinin bu ısrarına bir anlam vermemişti. 
Genç kız yoğun iş, güç temposuna, yeni hayatına alışmaya çalışırken, avukat arkadaşına teyzesini anlattı. Arkadaşı ilgileneceğini söyledi. 
Bir müddet sonra arkadaşı bilgileri toplayıp gelmişti. 
Teyzesi aslında pavyonlarda çalışan bir konsomatristti.
Bu hayat canına tak edip, kurtulmak isteyince, öldürülmüştü.
Deniz teyzesinin hayatını öğrenince bunu Nesibe ninesinden saklamaya karar verdi. Zaten teyzesinin veremden öldüğünü biliyorlardı, öyle kalmalıydı.
Hastanede sevilen bir doktor, yardımsever bir insandı. Zaman içinde tanıştığı bir mimarla yuvasını kurmuştu. Bu arada Nesime ninenin manevi desteği hep yanındaydı. 
Deniz fırsat buldukça Manisa'ya geliyor, manevi ailesiyle zaman geçirmekten mutlu oluyordu.
Ta ki Nesime ninenin büyük oğlunun vefatına kadar...
Deniz dayısını kaybetmenin üzüntüsü içindeyken, Nesime nine ortalık, biraz sakinleşince Denizi odasına çağırdı. Deniz bir sürü teselli ümit sözcükleri sıralarken, Nesime nine onu susturup;
-Filiz teyzenin mezarını buldun mu?
diye sordu.
Deniz oldukça şaşırmıştı :
-Böyle bir günde Filiz teyzem... Ninecim nerden çıktı? Nesibe nine sert bir sesle;
-Filiz’in mezarını buldun mu? diye üsteleyince, Deniz yıllardır sakladığı gerçeği söyledi. Teyzesinin iyi bir hayatı olmadığının bilinmesini istemediğini, utandığı için konuyu açmadığını söyleyince, ninesi:
-Ben zaten biliyordum. Ancak senin bilmediğin şeyler var. Filiz'ın mezarını ziyaret edip, ona çokça dua etmeni sana vasiyet ediyorum. Şimdi şaşkınlığı bırak da beni iyi dinle.
Senin annenle baban kazada falan ölmedi, o benim sana anlattığım hikayeydi.
Senin gibi bütün yakınlarıma.
Annen genç bir kızken babana aşık oluyor, annenin ailesi babanı istemeyince, annen cahil genç bir kız olarak duygularına kapılıp, babana kaçıyor. İlk günler güzel geçerken annen babanın gerçek yüzünü görüyor. Uzatmayayım, baban ahlaksızın biri. Annen seni dünyaya getirinceye kadar onun baskılarına direniyor.
Allah arkadaşımı karşısına çıkarıyor. Annenin durumunu öğrenince arkadaşım çok üzülüyor. Annen "ben mahvoldum, kızım bu çirkefe bulaşmasın" diye seni arkadaşımla birlikte getirdi, bana bıraktı. Kimliğin de yanındaydı. Sonra fırsat buldukça seni
görmeye geldi. Garibim seni deli gibi severdi. Baban olacak ahlaksız anneni pavyona satmıştı. Zavallı kız o hayata daha fazla katlanamadı. Kurtulmak isteyince öldürüldü. Ben gazetede görmüştüm. Herkese verem oldu öldü, dedim.
Yani Deniz kızım, Filiz senin teyzen değil annen. Talihsiz bir kadındı. Ama seni korudu. Bu gerçeği İlk kez sana anlatıyorum. Git annenin mezarını ziyaret et. O çileli kadını hiç unutma.
Ha! Filiz annenin takma adıydı. Asıl adı senin kimliğinde yazılı olan...Bunları kimsenin bilmesi gerekmiyor. Sen bil yeter...
Duydukları Deniz hanımın dünyasını paramparça etmişti.
Nesibe ninesine defalarca anlattırmış duyduklarını anlamaya hazmetmeye çalışmıştı. Sanki kendisine kurduğu kristal dünya, bir anda tuz buz olmuştu.
Aslında teyzesi bildiği Filiz annesiydi. Ve bu Nesibe nine ne mübarek bir kadındı ki, hem Deniz'e sahip çıkmış, hem ona tertemiz bir dünya hazırlamıştı. 
Deniz ninesinin sözünü dinlemiş bu sırrı eşine, çocuklarına söylememişti.
Bu büyük sırrın ağırlığı altında eziliyordu. Ne yapacağını bilemiyor en azından paylaşarak insanların tepkisini görmek istiyordu. Tabi kim olduğu bilinmeden...
Deniz hanımın anlattıkları beni çok etkilemişti. Gerçekten çok sıradışı bir hikayesi vardı. Ancak o öyle üzgün, öyle sıkkın, öyle azap çekiyordu ki... Deniz hanıma, önce güven duyduğu için teşekkür ettim. Sonra da geçmişin geçmişte kaldığını, annesinin talihsizliğinin, babasının ahlaksızlığının onunla bir ilgisi olmadığını, yaşananları olduğu gibi kabullenmesi gerektiğini belirttim. Annesinin o zor şartlarda bile kızını koruduğunu, Nesibe ninenin ona Allah'ın bir hediyesi olduğunu söylerken, Deniz hanım sanki içinde büyüttüğü acı ve çaresizlikten kurtuluyormuş gibi, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. 
Oysa yıllar önce bu sırrını biriyle paylaşa bilseydi…
Teyzesi bildiği Filiz'in
annesi olduğunu anlata bilseydi.
Doktor hanım toparlanmaya çalışırken, içini çekerek;
-Yaşadıklarıma gelecek yorumlar, inancımı güçlendirecek. Bu sayfada geçmişimi, dostlarımı buldum dedi.. Gözyaşlarını silerek :
-Artık temelli Manisa'ya yerleştim. 
Güzel bir evim var burada. Güzel dostlarım ve hatıralarım. Dualarımda da annem ve Nesibe ninem...