Kurtuluş savaşında en çok zarar gören şehirlerden biri Manisa’dır. Tarihte ‘Büyük Manisa Yangını’ olarak bilinen olaylar, 5 Eylül 1922 gecesi başladı ve 8 Eylül'e kadar devam etti. Aktarılan bilgilere göre 4 binden fazla Manisalı hayatını kaybetti. Şehirdeki binaların yüzde 90'ı yıkıldı. Yangın, Türk ordusundan kaçan Yunan piçleri tarafından başlatılmıştı.
Yunan askerleri arkalarına bakmadan kaçarken bulabildikleri her yeri yakıp yıktılar. Tabi bu yapılar içinde tarihi camiler de vardı. 
Savaşın ardından şehrin imarına sıfırdan başlandı. Yaralar sarıldı. Ve ayakta kalan tarihi eserler günümüze kadar geldi.
Manisa’daki tarihi camilerin büyük bölümü Manisa’nın Osmanlı idaresine girmesinden sonraki 1400-1500’lü yıllarda inşa edildi. Tarihi bir kent olan Manisa için bu camiler ve tarihi eserler adeta şehrin kimliği niteliğinde.
Bu camiler arasında Hatuniye’nin yeri bende başka. Ben Hatuniye’ye gittiğimde huzur buluyorum. Caminin çevre düzenlemesi de çok güzel oldu. Emekliler Parkı olarak bilinen alana 400 araç kapasiteli otopark ve üstü de yeşil alandan oluşan park yapıldı. Adına da Bülent Koşmaz ismi verildi. Nur içinde yatsın. O büyük adamın ismine yakışan bir park oldu bu. Bülent Koşmaz Parkı’nı düşünüp inşa eden Büyükşehir Belediyesi de büyük takdir topladı.
Ama ne yaparsanız yapın her güzelin bir kusur oluyor işte. Hatuniye’nin kusuru sonradan oldu. Hatırlarsanız caminin giriş bölümleri demir doğramayla kaplıydı. Aslında bu bölüm Osmanlı’da Son Cemaat Yeri olarak bilinir. Çok emin değilim ama cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer olabilir.Sanırım 60’lı-70’li yıllarda bazı tarihi camiler muhtemelen daha çok insan namaz kılsın diyedemir doğramayla kapatılmış. Halbuki kapatılması daha çok kişinin namaz kılmasını sağlamadı. Açık da olsa zaten o bölümler korunaklı. Sultan Cami buna örnektir.
Sonuç itibariyle 500 küsür yıllık tarihi Hatuniye Cami pvcli camiye döndürülmüş. Bu da tarihi caminin dokusunu mahvetti.
Mesela Manisa’da Mesir Cami’de demir veya pvc doğrama göremezsiniz. Ama Hatuniye’de veya Karaköy’deki İki Lüleli Cami ile bazı camilerde, giriş sütunlarının aralarına demir veya pvc doğrama monte edilerek, bu alanın kapatıldığını göreceksiniz.    
600 yıllık bir camiye yapılabilecek en büyük kötülük herhalde budur. Tarihi bir yapının önü, yani en heybetli, en görünen tarafı bir pvc ustasının insafına bırakılmış!Takılmış yepyeni pvc’ler. Korkuluklara da parlak olsun diye nikelajı yapıştırınca cami olmuş 2016 model!
İnanın başka bir ülkede olsa buna onay verenler yargılanır ve ciddi cezalar alır. Ama Manisa Müftülüğü geçmişte de günümüzde de bu tarih katliamına müdahale etmedi. Ya da yetkili her kimse…
Hatuniyeveya diğer camilerdeki bu tuhaf durum bir an evvel ortadan kaldırılmalıdır. Bu camileri farklı kılan orijinallikleri, 400-500 yıllık tarihi değerleridir. Siz buna pvc ilave ederseniz tarihi dokusu ve o muhteşem görüntüsü defolu olur. Bu yamayı yapmaya hiç kimsenin hakkı yok. Bırakalım ecdadın yaptığı camiler olduğu gibi kalsın. Tamiri, bakımı elbette yapılmalı. Ama saçma sapan ilavelerle camiye yeni bir görüntü kazandırmak cahillikten başka bir şey değil. Bu camilerin dokunulmazlığı olmalı. Ve dokunan yargılanmalı!