Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu tarafından, İzmir, Aydın ve Manisa Meme Hastalıkları Dernekleri’nin ev sahipliğinde düzenlenen ve 19 - 22 Ekim 2017 tarihleri arasında Antalya’da 14. Ulusal Meme Hastalıkları Kongresi düzenlendi. Dört gün boyunca, üç ayrı salonda gerçekleştirilen toplantılarda, meme hastalıkları tanı ve tedavisi ile ilgilenen bir çok farklı disiplinden konuşmacının, en son gelişmeleri paylaştığı sunumlarının yer aldığı panellerden “Meme Kanserinde Yan Etki Yönetimi” nin başkanlığını yapan Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu panelde, meme kanserinde uygulanan kemoterapi ve hormon terapinin yan etkileri olan nötropenik ateş, osteoporoz ve jinekolojik etkilerle ilgili en uygun destek tedavilerinin konuşulduğunu ifade etti.

Meme kanseri çok yönlü ele alınması gereken bir hastalık
Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu yaptığı açıklamada, bu yıl 14.’sü gerçekleştirilen, “Ulusal Meme Hastalıkları Kongresi”nde, meme kanseri ile ilgili her alanda meydana gelen gelişmelerden söz edildiğini, özellikle lokal ileri evre kanserlerde tedaviye kemoterapi ile başlanmasının sonradan uygulanan meme cerrahisi üzerine etkileri ve bu konudaki uluslararası çalışma ve kılavuzlar üzerinde durulduğunu, meme kanserinde immunoterapi, hedeflenecek yeni moleküller, kişisel direnç mekanizmaları, genetik çalışmalar, genetik paneller, risk azaltıcı cerrahi ve medikal girişimler, moleküler belirteçlerin rehberliğinde değişen sistemik ve lokal tedavi (radyoterapi) endikasyonları yanında beslenme ve hayat tarzının (egsersiz, yoga, pilates) kanserden koruyucu ve tedavi edici etkileri gibi konuların da ele alındığını belirtti.
Bununla birlikte meme kanseri ile ilgili olarak tedbirlerin alınması gerektiğine de değinen Andrieu, “Meme kanseri taramasına ilişkin genç erişkinlikten itibaren kendi kendini muayene, her 1-3 yılda bir doktor tarafından yapılan muayene ve 40 yaşından itibaren her yıl mamografi yapılması önerilmektedir. Ayrıca meme ultrasonografisi de meme yapısına ve yaşa göre bunlara eklenebilir. Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10’u hiçbir bulgu vermeksizin sadece mamografi ile saptanmaktadır. Bu tarama programı ile meme kanserine bağlı görülen ölüm oranlarında erken tanı nedeniyle yüzde 20-35 oranında azalma görülmektedir. Ailesinde genç yaşta meme kanseri olanlar ile yaşam şekli, çevresel ve genetik nedenlerle yüksek risk taşıyan kadınlarda tarama programına daha erken yaşlarda, MRI ve ultrasonografi gibi zararsız yöntemlerle başlamak gerekmektedir. Tarama dışında tanı koyulan olgularda en sık rastlanan bulgu ise memede ağrısız kitle ele gelmesidir. Kanserin tedavisi geciktikçe kitle büyür, meme yapısında ve cildinde değişiklikler, meme başından akıntı veya koltuk altında kitle şeklinde kendisini gösterebilir” dedi.
Erken evresinde yakalanan hastalarda sonuçlar başarılı
Günümüzde meme kanserinin tedavisinin, birçok farklı dallardaki doktorların ortak ve uyumlu çalışması ile yapıldığını ifade eden Andrieu, hastalığın erken evresinde yakalanan hastalarda uygulanan meme koruyucu cerrahi, koltuk altı lenf nodu haritalaması sonucunda çok az lenf nodunun çıkarılması ve hemen uygulanan estetik cerrahi yaklaşımlar ile artık tedavilerin kozmetik sonuçlarının da çok başarılı olduğunu vurguladı.
Radyasyon tedavisinde kullanılan ileri teknoloji ürünü cihazlar sayesinde hem tedavi sonuçlarının iyileştiğini, hem de radyasyonun yan etkilerinin azaltılarak hastaların yaşam kalitelerinin korunduğunu da ifade eden Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, son yıllarda yeni ve çok etkili kemoterapi ilaçlarının geliştirilmesi, daha başarılı hormon tedavilerinin ve hedefe yönelik tedavilerin bulunması ile orta ve ileri evre hastalıkta da başarı oranlarının arttığını, hastaların yaşam sürelerinin uzadığını söyledi.
“Silahımız çok, umudumuz çok!” diyerek sözlerini tamamlayan Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, tüm kadınları kendilerine biraz zaman ayırmaya ve bu Ekim ayında memeleri ile ilgili farkındalıklarını arttırmaya davet etti.

Editör: TE Bilişim