Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türk siyasi hayatına mal olmuş 92 yıllık bir siyasi parti olduğunu kaydeden Özdağ, “Böylesine köklü bir partinin Grup Başkanvekili. Siyaset ağzına geleni söylemek değildir. Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması gerekir. Siyaset nezaketle yapılır. Siyaset, her şeyi söyleyeyim, her türlü yanlışı söyleyeyim, her türlü iftirayı atayım, her türlü hakareti yapayım sonra da buna siyaset diyeyim demek değildir. Üstelik Sayın Özel’le aynı şehirden yani Manisa’dan iki farklı partiye mensup milletvekilleriyiz. Bu nedenle CHP gibi 92 yıllık bir partinin Grup Başkanvekili olmuş birinin 10 defa düşünüp bir defa konuşması lazım” diye konuştu.
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanvekili olarak komisyonda bir konuşma yaptığını ve komisyonda Papa-Fethullah Gülen görüşmesine atıfta bulunduğunu kaydeden AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, “Papa mı Gülen’i davet etti, Gülen mi Papa’dan randevu istedi, bu konu ile ilgili aynı zamanda aracıları kimlerdi? Bu aracılar azınlıklara mensup insanlar mıydı? Bu aracılar iç ve dış görevliler miydi? Tüm bunlara atıfta bulunarak bir dilekçe yazdım. Dış İşleri Bakanlığı’ndan bu konunun sorulmasını istedim. Vatikan’dan sorulmasını istedim. Oradaki konuşmalarımızda geçmişte 1999-2000’li yılları arasındaki Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında askerlerin bütün dini cemaatlerin ve Fethullah Gülen Cemaati’nin izlenmesi gerektiğini söylediğini ama Bülent Ecevit’in MGK’da Fethullah Gülen Hareketi’nin izlenmemesi gerektiğini, ılımlı bir İslam olduğunu, dış ülkelerde güzel işler yaptığını konuştuğuna dair bütün hatıra kitaplarında atıfların olduğunu söylediğimizde, ‘Ecevit ‘ dediğimizde ‘Kasım Gülek’ dediğimizde, Kasım Gülek’in eşine atıfta bulunduğumuzda, sahte pasaport alımı ve yeşil pasaportun nasıl verildiğine dair konuşmalar yaptığımızda, 1996-2001 yılları arasındaki iktidarların eksikliklerini dile getirdiğimizde CHP milletvekilleri ayağa kalkıyorlar ve tepki gösteriyorlar. Ama her nedense geçmişin araştırılmasını istemiyorlar” diye konuştu.
CEZAEVİNDE SAYIN ECEVİT’İN HUKUKUNU KORUDUM
CHP’li Milletvekillerinin FETÖ’nün 50 yılını araştıran Darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonu tarafından 1969’dan Fethullah Gülen’in Amerika’ya gidişine kadar geçen sürecini, 15 Temmuz’a kadar ki kısmını ve de özellikle 17-25 Aralık’tan sonrasının araştırılmasını istemediklerini vurgulayan Özdağ, “Neden araştırılmasın. FETÖ yeni bir yapı değil ki 50 yıllık bir yapı. Ben de bunun araştırılmasını istedim. Manisa’da bir Haber Ajansı’nın iki sözleşmeli elemanı benden bu konuyu izah etmemi istedi. Ben de izah ettim. Aracıları söylemedim. Aracılarla ilgili Vatikan’dan cevap geldikten sonra konuşacağımızı belirttim. Bilinenler var bilinmeyenler var. Ama Fethullah Gülen’in bir hafta önce Ecevit ile dönemin Başkan Yardımcısı ile bir görüşme yaptığını ve ondan  sonra gittiğini söyledim. Ama bu haber ajansı sözlerimi çarpıtarak, söylemediğim bir şeyi söyledim gibi yansıtarak, ‘aracı Ecevit dedi’ diyerek, bir ithamda bulundu. Ertesi gün bu konuyla ilgili doğru açıklamayı yaptım. Ama nedense CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel bey, Eskişehir’den bana bir cevap verdi. ‘Ecevit’i ağzına almasın’ dedi. Niye ağzımıza almayalım. Ecevit’e gardiyanlar her türlü hakareti yaparken, Ecevit’i cezaevinde koruyan adam bendim. Hukukunu koruyan adam bendim. Ülkücüydüm. Ecevit de CHP’nin Genel Başkanıydı. 12 Eylül öncesini yaşamıştık. Kendisine orada hep Sayın Başbakanım diye hitap ettim. Aynı zamanda askerlere ve gardiyanlara karşı da hukukunu korudum. CHP’nin Genel Başkanları’nın yaptıkları hataları niye söylemeyelim ki. Sayın Ecevit, aynı zamanda Kıbrıs’a çıkartma yapan bir devlet adamıdır. Ama aynı zamanda Bülent Ecevit Fethullah Gülen Cemaati’ne de sempatiyle bakan bir insandır. Fethullah Gülen yeşil pasaportunu 1990’da almıştır, 1996’da koruma polisi verilmiş 1999’da ise koruma sayısı o dönem Bakanlar kurulu kararıyla arttırılarak Gülen Amerika’ya gönderilmiştir. Buradan da görüleceği gibi ilk yeşil pasaportunu alırken ve yanına koruma verilirken DSP’li ve ANAP’lı yetkililer tarafından desteklenmiştir. Onun döneminde MGK’da askerler, ‘Fethullah Gülen Cemaatinin” tehlike arzettiğini gündeme getirirken Ecevit gündeme getirmemeyi tercih etmiştir” şeklinde konuştu.
ELEŞTİRİLMEMEK SADECE ALLAH’A MAHSUSTUR
Her siyasetçi ve devlet adamı gibi Bülent Ecevit’in hatalarının ve iyi yönlerinin de yeri geldiğinde söylenmesi gerektiğini kaydeden Özdağ, “Özgür Özel şahsımla ilgili zikzakların siyasetçisi demiş. Önce kendisi, kendi partisine diğer partilerden gelen insana baksın. Geçmişte başka illegal örgütleri savunanlara baksın. Ben zikzakların siyasetçisi değilim. Ben ülkücüyüm. Ülkü Ocakları’nda siyaset yaptım. 7 yıl cezaevinde tutuklu kaldım, idamla yargılandım. Daha sonrasında Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte Büyük Birlik Partisinde siyaset yaptım. Muhsin Yazıcıoğlu öldükten sonra siyaseti bıraktım. Sayın Bülent Arınç’ın daveti ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teveccühü ile AK Parti’de siyasete katıldım. 5. Sıradan, 3. Sıradan ve 1. Sıradan milletvekili seçildim. Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. AK Parti’ye katılalı 6 yıl oldu. Çalışkanlığımla, dürüstlüğümle, zekamla, yeteneğimle, hizmetimle buraya geldim. Ahmet Davutoğlu Bey’in Genel Başkan Yardımcılığı’nı yaptım. O 8 ayımda da şerefle görev yaptım, gurur duyuyorum. Şimdi de Binali Yıldırım Bey, bizim Genel Başkanımız ve Başbakanımız. Onunla beraber zengin ve özgür bir Türkiye inşa etmek için yolda yürümekten de onur duyuyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey’in döneminde de milletvekiliydim” dedi.
MİLLETVEKİLLİĞİNİ DOSDOĞRU, ADAM GİBİ YAPACAĞIZ
 Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Atatürk’ten sonra en büyük karizmatik lider olarak gördüğü Recep Tayyip Erdoğan’la da siyaset yapmaktan onur ve şeref duyduğunu ifade eden Özdağ, “Ahmet Davutoğlu Bey’den sonraki dönemde bana görev verilmemesi ‘üstü çizildi’ demek değildir. Ben şuan Genel Merkez Siyasi Erdem ve Etik Kurulu Üyesiyim. Genel merkezde önemli bir görev ifa ediyorum. Ben üstü çizilen bir siyasetçi olsaydım, bugün Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişiminin Araştırma Komisyonu Başkanvekili olmazdım. Bir görev verildiği zaman makbul adamsın, görev verilmediği zaman ‘üstün çizilmiştir’ demek siyasette yanlıştır. Yarın Özgür Özel, Grup Başkan Vekilliğinden alındığı zaman üstü çizilmiştir mi demek olacak? Ölünceye kadar mı Grup başkan Vekilliği yapacak kendisi? Bunlar doğru şeyler değildir. Bize verilen görev milletvekilliğidir ve milletvekilliğini adam gibi yapmaktır. Elimizi, alnımızı kirletmeden bu görevimizi yerine getirmektir. Benim üstün çizilmemiştir. Eğer dediği gibi üstümün çizildiğini istiyor, düşünüyor veyahut zannediyorsa zil takıp oynasın” diye konuştu.
HAİN YAPI İLE HEP MÜCADELE ETTİM
 “CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgü Özel benimle ilgili konuşurken 17-25 Aralık’tan sonra Fethullah Gülen Cemaati’ne övgüler yağdırdığımı söylüyor. Ben bu yapının görünen kısımlarıyla okullarına, yurt dışındaki yaptıklarına, Türkçe olimpiyatlarına evet takdir ettim. Ama Milletvekili olduktan sonra bu yapının ne olduğunu anladım ve 2009’da gördüm. Bir yandan bunları takdir ettim bir yandan da endişelerimi dile getirdim. 2012’de Milletvekili olduktan sonra Manisa’da, İzmir’de ve Ankara’da bu yapının üst kademelerine toplayarak yine aynı şekilde uyarılarımı da yaptım. Devlet olmaya kalkmayın, hizmetinizi yapın, Ahlaklı insanlar yetiştirin ama vesayetçiliğe soyunup siyasetçiyi terbiye etmeye kalkmayın dedim. Hele ki Recep Tayyip Erdoğan’ı terbiye etmeye hiç kalkmayın dedim” diyen AK Parti Manisa Milletvekili ve FETÖ darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonu Başkanvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ sözlerine şöyle devam etti,
“2012 yılı mart ayından itibaren bu yapı ile ilgili sürekli uyarıcı konuşmalar yaptım. Gerek parti içinde, gerek kongrelerde, gerek televizyonlarda, gerek meydanlarda, gerek mitinglerde kısacası her yerde hem bu yapının yanlış olduğunu hem de bu yapıya karşı tedbirli olmak gerektiğini anlattım. 17-25 Aralık’tan önce de dershanelerin kapatılmasının doğru olduğunu söyledim. Türkiye’de seçim beyannamesinde eğitim ücretsiz olsun diyen CHP’li milletvekilleri o zaman ‘AK Parti eğitimin bütün sorunlarını halletti de bir tek dershaneler mi kaldı’ diyerek popülist bir yaklaşım içerisinde siyaset yapmıştır. Biz bu süreç içerisinde onlarla mücadele ederken 17-25 Aralık’tan bir hafta önce Amerika’ya gidip bunlarla görüşen de Kılıçdaroğlu’dur. 17-25 Aralık’tan sonra bu yapıyla mücadele eden Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bunların okulları kapatılırken, bunların televizyonlarına kayyum atanırken, radyoları, gazeteleri, dergileri kapatılırken buralara giderek ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ diyerek gayret sarfeden ve çalışan da CHP’li Milletvekilleridir. Hatta Bank Asya’ya giderek para yatıran da CHP Milletvekilidir. Birgül Ayman Güler’e baksın.  Komisyon olarak onun da savunma dosyasını istedik. O dosyayı yeniden açsın okusun Özgür Özel bey. Ben dürüst ve namuslu bir siyaset yapıyorum. Ben bir şey konuşurken 10 defa düşünüp bir defa konuşuyorum. Hele ki Manisa Milletvekillerine yönelik konuşurken daha bir dikkatli konuşuyorum. CHP’den Manisa’da birinci sıradan Milletvekili olmuş ve Grup Başkanvekilliğine getirilmiş bir siyasetçi olan Özgür Özel’in daha dikkatli konuşmasını isterdim. Bu konuşmayı yapmadan önce beni aramasını, sonra o haber ajansını aramasını ve açıklama yapmasını beklerdim. Ecevit konusunda beni eleştirebilir ama diğer cümlelerinin hiçbirini kabul etmem söz konusu bile değildir.”
BİRBİRİMİZE BAKTIĞIMIZDA YÜZÜMÜZ KIZARMAMALI
Cemaatle AK Parti’nin arasını bulmak bir yana, cemaati uyarıcı Vatan gazetesine de özel bir demeç verdiğini belirten Özdağ, “Cemaat, Türkiye’nin her yeri benim olsun diye hareket etmemelidir, liyakat, ehliyet ve adaleti unutmamalıdır dedim. Vatan gazetesine verdiğim demeç ortadadır. Maksadını aşan ifadelerden uzak duracağız. Bu yöndeki iftiraları kabul etmem mümkün değil. Hem Manisa’nın özgürlüğü ve zenginliği için hem Türkiye’nin özgürlüğü ve zenginliği için birlikte siyaset yapıyoruz. Her alanda yüz yüze geliyoruz. Utanacağımız, birbirimizin yüzüne bakamayacağımız cümleleri sarf etmeyelim. Üslubu beyan, ayni ile insandır. Manisa’da yapılan bütün anketlere baktığımızda, en başarılı milletvekili Selçuk Özdağ’dır. Niye? Çünkü hiç bir ayrım yapmıyorum ben. Bana ulaşan Manisalı 1 buçuk milyon Alevisi - Sunisi, Kürdü-Türkü, Laz ı- Çerkezi CHP’lisi MHP’lisi AK Partilisi hemen hemen herkesin işini yapmaya, herkesi telefonunu açmaya, herkesin yarasına merhem olmaya çalışıyorum. Manisa’da siyaset denince akla belli isimler geliyor. MHP’de Cengiz Ergün, CHP’de Özgür Özel, AK Parti de daha çok Selçuk Özdağ geliyor. Geçmişte de Selçuk Özdağ, Muzaffer Yurttaş geliyordu. Muhalefet elbette ki eleştirilerde bulunacak. Ama bu eleştirileri yaparken maksadını aşacak cümleler kullanmayacak. Aynı zamanda kırıcı, hakaret edici ve iftira atıcı ifadeler kullanmayacak” dedi.
SİYASETTE HİÇ BİR MAKAMA TALİP OLMADIM
“2010 referandumunda Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde MHP Genel Başkanı ‘Hayır’ Kampanyasını yürütürken, biz de 250’ye yakın arkadaşımız ile birlikte ‘Bağımsız Ülkücüler Platformu’ kurduk. Bunun öncülerinden bir tanesi de bendim. Evet, kampanyasını yürüttük. Bu kampanyayı yürütürken AK Partili bir tane yetkili ile dahi görüşmedim. Genel Merkez’deki Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşekkürü kime ettiğini bilmiyorum. Bunun karşılığında da Özel’in sarfettiği gibi milletvekili olduğuma dair söylemi ise asla kabul etmiyorum” diyen AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, sözlerine şöyle devam etti, “Sayın Bülent Arınç davet etti, Sayın Recep Tayyip Erdoğan teveccüh etti ve milletvekili olduk. Hayatım boyunca hiç bir makama talip olmadım. Her makam kaderin bana lütfuydu. Eğer geçmişte böyle bir hırsım olsaydı, 91 ittifakında da olurdum. 1994’te Keçiören’den belediye başkanı olurdum. Benim böyle hırslarım yoktur. Benim böyle pazarlıklarım yoktur. İlkeli siyaset yaptım. AK Parti’de ilkeliyim. İnandıklarımı önceki dönem Başbakanımız olan Sayın Ahmet Davutoğlu’na, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’a ve eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e iletmişimdir. Parti yetkililerine inandıklarımı ve düşüncelerimi rahatlıkla her zaman söylemişimdir. Ama bir iş yapayım da karşılığında bunu alayım diye bir düşüncem olmadı. Eğer böyle bir şey biliyorsa, iddiasını ispata davet ederim. Ben Bağımsız Ülkücüler Platformunu Allah rızası gözeterek kurdum. O zaman Basın Yayın Enformasyon İzmir İl Müdürü olarak görev yapıyordum. Sayın Arınç tarafından getirildim. Çünkü 28 Şubat artıkları tarafından Danıştay 8. Dairesi üyelerinin verdikleri karar tarafından üniversiteden atılmıştım. Önce lehime karar veren daire, sonra aleyhime karar vermişti. Sayın Arınç da bana bu görevi tevdi etti. Orda çalıştım. Orda çalışırken düşündüm, anayasa değişikliğine ‘Evet’ vermemiz lazım dedim. Çünkü darbecilerin yargılanması lazım dedim. Bana kızdılar, ‘kim askerlerden hesap sorabilir, cuntacılardan kim hesap sorabilir’ dediler. 12 Eylülü bize yaşatanları bir gün mutlaka sanık sandalyesine oturtulmasının gerektiğini inandım. Eğer böyle bir şey olsaydı söylerdim. Bunu yaptım karşılığında şunu aldım derdim. Sayın Bülent Arınç bile bu işe benim öncülük yaptığımı sonradan öğrenmiştir. Biz inandıklarımızı yaparız. Doğru yaparız, yanlış yaparız ama inandığımız şekilde yaparız. Siyasette polemikler olur, karşılıklı birbirine göndermelerde bulunulur. Ama bunları yaparken nezaket sınırları içerisinde yapmakta, aynı ülkenin çocukları olduğumuzu bilerek yapmakta fayda vardır diye düşünüyorum.”
 

Editör: TE Bilişim