Mesir Festivali bitti, tartışmalar ise bu yıl katılımın az olması üzerinden yapılıyor. Çünkü Mesir Festivali denince akıllara elleri havada mesir kapmaya çalışan on binlerce insan geliyor. Ne kadar çok insan o kadar çok şifa demek. Festivalin ya da eski adıyla şenliğin son 20 yılına baktığımızda kalabalığın sürekli arttığını hatta sırf bu yüzden yeni mesir saçım noktaları eklendiğini görebiliriz.
Bu da festivale ilginin artarak devam ettiğini ortaya koymuştur.
Bu tablo işin olumlu tarafı. Çünkü 500 yıllık bir gelenek teknolojiye ve değişim içindeki yeni nesle rağmen popülaritesini hiç kaybetmeden devam ediyor. Ve mesir şekeri, ‘41 çeşit baharat var mı yok mu’ tartışmalarının gölgesinde şifa olmaya devam ediyor.

Aslında bu açından baktığımızda hiç bir sorun yok. Manisalılar ve Manisa’da yaşayan insanlar, her yıl nisan ayında şenliğimizi kutluyoruz. Klasikleşmiş çeşitli eğlenceler düzenliyoruz, konserlerde bir araya geliyoruz. Festivalin en büyük kazanımı olan Mesir Sanayi ve Ticaret Fuarımız da artık markalaştı. Manisa canlanıyor, alış veriş esnafa can suyu oluyor. Ve de saçım günü bir araya gelip şifa için o inanılmaz heyecanı yaşıyoruz. Spil’e, Yundağı’na koşuyoruz. Her yer cıvıl cıvıl. Yani biz bize eğleniyoruz.

Eğer bu bizi tatmin ediyorsa sorun yok. Ancak Mesir Festivali neden uluslararası olamıyor sorusuna kafa yoracaksak sorun büyük, sorun çok ciddi.
Mesirin önünde 41 çeşit engel var.
Hangi birinden başlasam?
Aslında hiç detaya girmeye gerek yok. Sorunun temeline inmemiz gerekiyor.
Her şeyi planlayan, düzenleyen, organize eden kim?

Mesir Komitesi…

Festivalin tüm detayları valilik, belediyeler, ilgili müdürlüklerin bürokratları ve Manisa’yı ve Mesir’i Tanıtma Turizm Derneği’nden oluşan bu komite tarafından belirleniyor. O halde tartışmaları komite üzerinden yürütmemiz en mantıklı olanı. Çünkü festivalin başladığı ilk günden saçımın yapıldığı son güne ve ana kadar her şey günahıyla sevabıyla komitenin kontrolünde gerçekleşiyor. Yani teşekkür de eleştiri de komiteye gitmeli. Ve yaptığımız eleştirilerden hiç birini de,  komitede yer alan hiç kimse kişisel olarak üzerine almamalı.
Çünkü, komitedeki hemen herkesin son derece iyi niyetle ve özveriyle çalıştığını hepimiz biliyoruz. Sorunumuz kişiler değil, sistem. Yazının bundan sonrasını bu cümlenin altını çizerek yazdığımı hatırlayın lütfen. 

Bu yıl festivalin 476. kez düzenlendi. Ve bir kez daha gördük ki festival kimsenin umurunda değil. Dünya medyası bir yana, ülkemizde bile haber değeri görmedi. Sıradan birkaç haberin dışında biz yine kendimiz çaldık kendimiz oynadık. Hal böyle olunca sorunun temeline inmemiz gerekiyor. Yani komiteye… Çünkü bütün mesele komitenin işleyişinde kilitleniyor.

Soru şu;

Komite bu üye yapısıyla festival yapabilir mi? Ya da yapabiliyor mu? Uluslararası bir festival yapabilecek kapasite var mı? Bu soruların cevabını kişilere girmeden tamamen kurumsal bir bakış açısıyla bulmaya çalışalım.

Geçmişi hatırlayın…

Komitedeki siyasi çekişmeler ve bürokratik sorunlar nedeniyle birçok kez kriz yaşandı. Hatta zaman zaman bu krizler festivale de yansıdı. Çünkü komitede siyaset var, bürokrasi var, çekişme var. Ortak bir para var ve bu paranın nasıl harcanacağını planlayamayan, asıl yetkilinin kim olduğunun belli olmadığı bir komite var.

Patron kim?

Vali mi, belediye başkanı ya da başkanları mı yoksa Mesir Derneği mi?

Kim?

Diyelim ki patron vali…

Ortalama her üç yılda bir vali değiştiren bir iliz. Her gelen vali de kendi bildiğini uyguluyor. Her yıl yeni uygulamalar görmemizin nedeni nedir sanıyorsunuz?

Diyelim ki belediye başkanları… Herkesin bir siyasi partisi var. Haliyle her festivalin bir seçim yatırımına dönüşmesi doğal değil mi?

Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği zaten patron olamaz çünkü özgür değil.

Yani anlayacağınız festivalde para var, siyaset var, bürokrasi var, organizasyonsuzluk var, kontrolsüz bir kalabalık var. Ama bir şey yok. Olması gereken ama olmayan bir şey…

Tanıtım!

Merak ediyorum;

Festivalin yerli, ulusal ve yabancı yayın organlarında yayınlanması için lansman hazırlığı yapıldı mı hiç? Bu basın kuruluşlarıyla Allah rızası için diyalog kuran oldu mu hiç? Daha doğrusu komitenin böyle bir kaygısı ya da bu kaygıyı duyacak vizyonu var mı?

Cevabı festivaldeydi!

Komite her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece mesir programını yapmaya programlandı. Kimseye haksızlık etmek istemem, herkes emek sarf etti. Ama diyorum ya biz bize kutlayacaksak eyvallah, yapılanlar yeterli. Oysa uluslararası kavramlardan söz ediyoruz. Çok farklı olabilir, olmalı. Bu mümkün. Daha iyi bir tanıtım için çeşitli adımlar atılmalı. Bu yıl tanıtım konusunda basın mensuplarına giydirilen turuncu ve sarı yeleklerin dışında ne değişti Allah aşkına? İşin yarısı tanıtım ama kimin umurunda? İnanılır gibi değil. Tanıtıma yönelik hiç ama hiç bir şey yapılmıyor. Festivalden aylar önce harekete geçilse, festivalle ilgili tanıtım haberleri hazırlansa, tv kanalarında kısa reklam spotları yayınlansa, gazetelerde tam sayfa haberlere yer verilmesi sağlansa, saçım anının canlı yayınlanması için yurt içi ve yurt dışında önemli televizyon kanallarıyla, haber siteleriyle bağlantılar kurulsa, gazeteler ve haber kuruluşlarıyla anlaşmalar yapılsa ve festival bittikten sonra da tanıtıma yönelik haberler, reklamlar planlansa ne olur?

Çok şey…

Oysa işin içinde olduğum için biliyorum, festivale üç mesai günü kala hala canlı yayın işini hangi kuruluşun yapacağı bile belli değildi. Geçen yıl son anda karar verilmişti. Ki en önemli tanıtım ayağıdır canlı yayın. Ama komitenin tanıtımla ilgili bir kaygısı daha doğrusu öyle bir dünyası yok. O zaman kim izleyecek bu festivali, dünya nasıl haberdar olacak 500 yıllık gelenekten? Olmuyor zaten… Sen burada 500 yıllık dev organizasyonu birkaç memurun inisiyatifine bırakıp onlara da bin bir türlü iş yüklersen, ortaya kendi çalan kendi oynayan bir şenlik çıkıyor… 500 yıllık geçmişi olan ama sıradan…

Yazık oluyor Manisa’mıza… Yapılacak onca şey varken konuştuğumuza bakar mısınız? 41 çeşit baharatın faydalarını konuşmak, anlatmak, tanıtmak varken 41 çeşit engel var karşımızda.

Daha ne kadar konuşacağız bunları, 100 yıl daha mı?