Darbeler ülkesi Türkiye…
27 Mayıs 1960 İhtilali, 1962’de 22 Şubat Ayaklanması, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997’de post-modern darbe ve 27 Nisan 2007 tarihinde saat 23:20'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan e-muhtıra… 
Tam da artık darbe falan olmaz, yıl olmuş 2016, kimse bu işe kalkışamaz derken 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişimi.
O gece yaşananlar özellikle 12 Eylül 1980’i görememiş ancak büyüklerinden, arşiv haberlerden okuyanlar, öğrenenler için çok tatsız bir deneyimdi hiç şüphesiz.
Darbe tam da buydu.
Devletin kritik kurumlarına yapılan baskınlarla, TRT’den yapılacak darbe yayınıyla “darbe algısı” oluşturulacak, halk sinip evlerinden çıkmayacak, ordu ise ilk başta kısmen daha sonra ise emir komuta zinciriyle darbeye dahil edilecekti.
Devleti yöneten Başbakan, Cumhurbaşkanı ve kabine üyeleri ve diğer yöneticiler tutuklanacak, ülke kimin maşası olduğu çok net ortada olan bir grubun kontrolüne geçecekti.
Plan buydu.
Peki ya Manisa?  
Manisa’da o gece neler yaşandı?
Yanı başımızdaki İzmir’de askeri helikopterle suikast timi o sırada Marmaris’te olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast için havalanırken Manisa’da askeri hareketlilik birkaç telefon görüşmesinin ilerisine gidemedi. Ya da bizim bildiğimiz bu kadar. O gece Manisa’yı yöneten bürokratlar telefonla arandı, darbe olduğu iletildi. Ama ne emniyet ne de diğer kurumlardan, gelen bu telefonlara itibar eden çıkmadı. İtibar edenlerle ilgili detaylar yargıda. Sonucu elbette hukuk tayin edecek.
Manisa’da yapılan sokağa çıkma çağrısına çok hızlı bir karşılık geldi halktan. Vatandaşlar hemen toplanarak Orduevi önünde gösteri yaptı ve ardından Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçildi.
Kalabalık her geçen dakika daha da artıyordu. Öyle ya bu beklenen bir durum değildi. Çünkü ne 1960 ne de 1980 darbesinde kimse sokağa çıkmaya cesaret edememişti. Bu kez durum farklıydı. Halk sokaktaydı. Elbette darbeye çanak tutanlar da vardı. Onlar evlerinden olan biteni izlerken karşı bir algı oluşturma çabasındaydı. “Aman sokaklara çıkmayın, aman bir şey yapmayın” mesajları paylaşılıyor, sokaktaki darbeci askerlerin işi kolaylaştırılmaya çalışılıyordu.
Ama vatandaşın ülkeyi teslim etmeye niyeti yoktu. Bu kez darbeciler kazanmamalıydı. Çünkü onların kazanması ülkenin kaybetmesi anlamına geliyordu.
1960’da, 1971’de, 1980’de, 28 Şubat 1997’de hep onlar kazanmış ülke çok şey kaybetmişti. Her darbeden sonra birileri zenginleşirken halk fakirleşti, harap ve bitap düştü.
15 Temmuz 2016 gecesi belki de bu yüzden sokaktaydı 100 binler.  
Manisa kaynıyordu. Cumhuriyet Meydanı’nda gece saat 00.00’a doğur artık inanılmaz bir kalabalık toplanmıştı. Meydan hınca hınç dolmuş, Valilik binası bayraklarla donatılmıştı. Milletvekilleri konuşmalar yapıyordu. Halk sokaklarda darbeci asker, tank aramaya başlamıştı.
Bu arada belediyelerin iş makineleri Doğu ve Batı Kışla’nın giriş kapılarına yerleştirilerek olası bir kalkışmanın önüne geçilmeye çalışılmıştı.  
Zaman zaman kalabalık askeri kışlalara yürüyüşe geçmek istese de buna izin verilmedi. Çünkü Manisa’da darbeciler çok da amacına ulaşamamış, sorumlu komutanlar sayesinde Manisa’da korkulan olmamıştı.
Asker, FETÖ’cü sözde komutanların oyununa gelmemişti.
Ankara ve İstanbul’dan şehit haberleri geliyordu. Manisa’da ise en ufak bir çatışma veya benzeri bir durum yaşanmadı. Saatler ilerledikçe darbeciler bir bir teslim oluyor, kapanan köprüler açılıyor, TRT başta olmak üzere kritik kurumlar darbecilerden geri alınıyordu.       
Manisalılar meydandan ayrılmıyordu. Ve sela sesleri yükselmeye başladı. Artık sabah çok yakındı. Gökyüzü o karanlık gecenin ardından yavaş yavaş ağarmaya başlarken kalabalık da Hayuniye Cami’ne doğru yöneldi. Sırtlarda Türk bayraklarıyla abdestler alındı, az önce meydanda yan yana olan insanlar bu kez omuz omuza saf tuttu.
Sabah namazı şükür namazına dönüşmüştü… Ülkemiz o gece felaketin eşiğinden dönmüş ama çok şükür halk değil hainler yenilmişti.
Ve ben gazeteci olarak bu tarihi ana tanıklık ettim. O gece çektiğim fotoğrafları darbenin 2.yıl dönümünde yeniden paylaşıyorum. Hatuniye Cami’nde çok kez haber veya ibadet amaçlı bulundum. O sabah gördüğüm manzara çok başkaydı. Tarifi imkansız bir sabahtı…  
Allah bir daha yaşatmasın. 
Bu vatan, bu millet, bu devlet bir daha bunu yaşamasın. İnanın bu mesele ne sağ ne sol, ne siyasi, de de din meselesidir. Bu mesele ülkemizi karanlığa götürme meselesiydi. Hangi görüşten olursak olalım darbe kötü bir sondur! Ve hepimizin meselesidir.  
Ülkemizde barış ve kardeşlik hakim olsun. Ve 15 Temmuz darbecilere sağlam bir dersin verildiği kara bir gece olarak kalsın tarihin sayfalarında…