Eskiden Manisa'nın tarım kenti olduğu zamanlarda, sabahın altısında tarlada gündelikçi olarak çalışmak isteyen, kadın erkek ellerinde yiyecek sepetleri, Çatal'da toplanır, iş beklerlerdi.
Tarla sahipleri ihtiyaca göre seçtiği işçileri traktörlerle çalışacakları tarlaya götürürdü.
Mevsimine göre tarladaki işçiler çapa yapar, tütün kırar, üzüm keser ya da pamuk toplardı.
Baharın yağmuru, yazın güneşi, güzün çiyi, kırağısı; kışın soğuğu o insanların sırtlarından geçerdi…
Bereketli Manisa Ovası, yüzlerce insanın ekmek kapısı, gelecek umuduydu.
Başçıların, dayıbaşıların organize ettiği ova işleri sabah gün doğarken genelde Çatal'da başlar, akşam günbatımında Çardak Selvi'de sona ererdi.
Spil Dağı’nın eteğindeki ova karanlığa gömülürken, tek katlı küçük evlerde rutin akşamlar yaşanırdı.
Tarla işleri yorucu, yıpratıcıydı ama insanlar daha mutluydu.
O yorgunlukta bile yan komşuya veya karşı komşuya oturmaya gidilirdi.
Kışın havanın açık olduğu günlerde bağlarda çırpı işleri dışında pek iş olmazdı. Ancak baharla birlikte Manisa Ovası işçilerin sesleriyle canlanır, bereketlenir, şenlenirdi…
Yetmişli yıllarda, Organize Sanayi Bölgesi açıldı…
Sanayileşme Manisa'ya göçü hızlandırdı.
Aşırı göç ev ihtiyacını, ev ihtiyacı betonlaşmayı tetikledi.
Manisa her açıdan büyüdü.
Yeni mahalleler, apartmanlar, yeni insanlar, hızla artan fabrika sayısı derken...
Eskiden toprağın çocuğu olan Manisalıların çoğu artık fabrika çarklarının dişlisi olmuştu...
Kapalı alanlarda, servislerle gidip geldikleri yemekhanesi, bahçesi olan ama duyguları öğüten fabrikalarda... Bencil, umutsuz, sendika kurmaya çalışan arkadaşlarını işverene ispiyon edip işten attıran ruhsuzların çoğaldığı...
Asıl Manisalıların çoğunun Manisa'yı terk ettiģi... Dostluğun, komşuluğun, insani değerlerin hızla tükendiği... Tarihin, doğanın yok edildiği bir şehir oldu Manisa.
Eskiden canlılığın hakim olduğu günbatımları şimdi sanayide çalışan birçok insan için umutsuzluk, bıkkınlık ve endişe kaynağı olmaktadır.
Sadece Manisa mı?
Türkiye hızla robotlaşan, değerlerini yitiren insanlarla doluyor. Sanayi, insanlar için değil de insan sanayinin bir parçası olduğu müddetçe bu yozlaşma, bedbinlik, umutsuzluk ve bencillik bitmeyecek.
O eski zamanlardaki bağbozumları, tarla günleri, küçük mutluluklar, güzel mahalleler, şirin küçük evler hüzünlü birer hatıra oldu.
Tıpkı eski Manisa'nın günbatımları gibi...