NEDEN ADAY OLMADI?

Arınç, AK Parti kongresinde tekrar aday olmamasının nedenini şu ifadelerle açıkladı:

"Siyasette hangi kademeler varsa; parlemento içinde ve dışında bu görevlerde bulundum. 3 dönem meselesi ben meclis başkanıyken bir tüzük değişikliğiyle gerçekleşti. Etik olarak ve prensip olarak bunun doğru olduğuna inandım. Çünkü siyasetin dip yaptığı bir dönemde biz partimizi kurduk. Fakat ben 2011 seçimlerinde, 20152i beklemeden dahi "Artık benim son dönemim, tekrar adaylığımı koymayacağım" demiştim. O zaman 3 dönem yasağı vardı ve bunu Cemil Çiçek'in tabiriyle "bir ayıpsız ayrılığa" benzetmiştik" dedi. Verdiğim sözü ttutmam gerekir, ben böyle bir insanım.

Şimdi 3 dönem yasağı kalkıyor. çok garip dir dönemdeyiz. 3 aylık milletvekili arkadaşlarımız var; 3. dönemini bu vesileyle doldurmuş durumdaklar. 1 dönem geçtiği için 3 dönemliklerin yasağı kalkmış oldu. İlginç ama biraz da gülünç bir tablo ortaya çıktı. Yarınki büyük kongremizde bir tüzük tadilatıyla bu olması gereken duruma getirilecek. 

"PARTİNİN YENİLENMESİ LAZIM"

Aktif siyasete ara vereceğim. Ama siyaset bizim yaşam tarzımızdır, yine görüşlerimi ifade edeceğim.
3 dönem kuralının faydalı olduğunu göstermem için bunu uygulamam lazım. Partilerin yenilenmeye ihtiayacı var. İnsanlar şöyele düşünürler: Adam bir yere oturdu kalkmıyor, kalksa da sıra bize de gelse. Bunu yüzüme karşı söylemese bunu içinden geçirdiğini görebiliyorum.

"BAŞKA SEBEPLERİ DE OLABİLİR"

Başka sebepleri de olabilir ama bu sebepleri konuşmanın, toplumda farklı bir şekilde anlaşılmasının bir anlamı yok. 

Siyasette herkes birbirinin ayağına basmak ister; herkes sözlerden farklı anlamlar çıkarmak ister. Herkes "senin hedefin belki de budur" diyebilir. Özellikle bu fitne günümüzde çok fazla kaynıyor. Trollerden bahsedebilirim size, bazı gazetelerde kümelenenmiş haysiyet cellatlarından bahsedebilirim. Eğer bu fitneler benim partime, liderime zarar verecek duruma gelmişse bizim yapacağımız, Erbakan'ın bize öğrettiği gibi mücadele etmek ve kavga etmek yerine, bir kenara çekilmektir. 

AK Parti'nin kurululşunda Tayyip Bey'le, Abdullah Bey'le belki Abdüllatif Bey'le birlikte çalıştık. Pekçok arkadaşımızla İstanbul'da, Ankara'da, Düzce'de, Kocaeli'de çok toplantılar yaptık. Onları Tayyip Bey hatıralarını yazarsa heralde çok güzel yazacaktır. Birlikteydik, kol kolaydık ve çok ümit içindeydik. Zulüm görüyorduk, haksızlık vardı, mağduriyet vardı. Gerici, yobaz, mülteci olarak görülüyorduk. Eşlerimizin başlarındaki örtüler sebebiyle mahkum edilmiştik. Hep partilerimiz kapatılmıştı ama biz var olmak istiyorduk.

"HER AK PARTİLİNİN HER VİCDAN SAHİBİNİN BİRAZ GÖRMESİ LAZIM"
 
Çok acı bir olay; aday listeleri belli oldu, İstanbul Birinci sıra birinci bölge galiba, Recep Tayyip Erdoğan yazıyor. Yargıtay kendi kararlarını çiğneyerek Tayyip Bey'in kurucu olamayacağını, kurucu olamayınca milletvekili sıfatını da kazanamayacağını söyleyerek milletvekilliği adaylığını iptal etti. O gün dünya başımıza yıkıldı bizim. Ogünlerde en çok ekranları kullanan birisiyim. Katıldığım bir mülakatta sordular "Tayyip Bey milletvekili olamayacak, milletin karşısına kiminle çıkacaksınız?" Buna cevap vermek zor iş, zaten içim yanıyor. Alacağı cevaptan da çok eminler. Ben de yaradana sığınarak dedim ki "ben size 10 tane başbakan adayı sunarım." Allah'tan ki ağzımdan ilk değe Abdullah Gül'ün ismi çıkmış. Biz böyleyik. O zaman "biz"dik, şimdi üzülüyorum ki "ben"e döndü. "Biz hepimiz birlikte Türkiye'yiz" diyoruz ya; şimdi "biz" ruhunun neye dönüştüğünü her AK Partlinin her vicdan sahibinin biraz görmesi lazım. Ama AK Parti milletin kabul olunmuş duasıdır. İnşallah buseçimlerde de çok başarılı olur. Bizim bu davanın içerisinde mutlaka olmamız gerektiğini söyleyen milletin vicdanıdır.

"ABDULLAH GÜL DE BEN DE DOLGU MALZEMESİ DEĞİLİZ"

Abdullah Gül’ün AK Parti’nin kuruluş yıldönümü etkinliklerine çağırılmaması ve Kongre’ye çağrılmasına karşılık katılmayacağını açıklaması yönündeki iki tavrın sorulması üzerine Bülent Arınç, “Bu iki tavrı da saygıyla ve anlayışla karşılıyorum. Bu yaptığı doğrudur. Şunu düşünmemiz lazım, geçen sene 10 Ağustos’ta sayın Cumhurbaşkanımız seçildi. 28 Ağustos’ta da görevi devraldı. Sayın Gül İstanbul’a gitti. Partiyle ilgili herhangi bir görev kendisine tebliğ edilmedi. Ama o da benim gibi, ‘ben AK Partili’yim,, AK Parti’nin hizmetindeyim, koşarım, gelirim’ dedi.

Necip Fazıl’ın güzel şiirleri vardır: Hasretle beklenen gelir mutlaka; Sultan fikir, sanlı otağa gelir. Siz herhangi birisi gibi görev veremezsiniz, bir miting malzemesi yapamazsınız. ‘İstanbul’un kurtuluşuna gel, sen de orada bulun.’ Biz dolgu malzemesi değiliz. Tam içinde olmadığımız bir şeyi, şu bardak gibi bir dekor gibi bakanlar olursa, biz buna kızarız, üzülürüz. Bizim değerimiz bu değil. Birilerinin değeri bu olabilir. Ama bu partiye dışarıdan gelenlere bile bizden daha fazla değer verilmiştir. Belki gönüllerini kazanmak için. Ona da itirazım yok. 
Ama dışarıdan gelenlere bunu gösterirlerken, ilk başbakanımız, ilk cumhurbaşkanımız ve cumhurbaşkanlığını da 7 sene çok mükemmel yapan bir insanı ‘Sen de gel şurada bir görün, birileri de bundan bir anlam çıkarsın’ demek, ben biraz tok sözlüyüm, çok yanlış bir hareket.
Bu yanlışlıkları fark etmiş olabilir” açıklamasını yaptı. 

“Ne olmalıydı. Hiç çağırılmamalı mıydı?” sorusuna Arınç’ın yanıtı ise şöyle oldu:
Hayır. AK Parti’de senin mutlaka hizmet etmen lazım, senin AK Parti’de şu şu şu görevleri yapman lazım. Biz ileriye dönük olarak AK Parti’de seninle şu güçlü vizyonu yapmak istiyoruz demen lazım.
Gelirse insan tam gelir. İçeriyi dolduracak kadar gelir. Başbakan olsun, Cumhurbaşkanı olsun anlamında söylemiyorum. Birileri ‘E gelsinde canım, bu partide grup başkanvekilliği yapsın’ demek istemişse, ona öyle bir görev veremezsiniz. Partinin üç kurucusundan biri, cumhurbaşkanlığı yapmış bir insanı ‘Sen gel bakalım da ondan sonra bir şey düşünürüz’ diyemezsiniz. Derseniz, yanlış olur, çirkin olur. Abdullah Bey dünya iyisi bir insan. Bilgilidir, birikimlidir, dindardır, ahlaklıdır, iyi bir aile yapısı vardır, dünyanın saygı duyduğu bir insandır. Bunu hiç kimse bir miting veya kongre malzemesi yapmamalıdır. ‘Sen gelme ama sadece şu gün gelsen iyi olur’. Böyle bir şey olmaz.

Gelmesine de ihtiyaç yoktu. O mesajını gönderecekti. Okunur okunmaz, onu da bilmiyorum. Ama ‘günün birinde, Abdullah Bey, seni bu partide önemli bir görev alman lazım. Bu partinin geleceği şöyle, bunu böyle planlıyoruz’ diyecek bir çağırıcıya ihtiyaç var.

Bu çağrı da, telefonla, faksla, SMS’le tweetle yapılmaz.    

Gidersiniz, konuşursunuz veya davet edersiniz, görüşürsünüz, önünüze planı koyarsınız. Ben onun onda biriyim diyeyim. Ben kendim için böyle gördüğüme göre, cumhurbaşkanlığı yapmış birisine karşı, Sayın Davutoğlu böyle düşünmemiştir, buna yürekten inanıyorum, onu ne kadar sevdiğini saygı duyduğunu biliyorum, yan yana da mesai arkadaşlığı yaptılar, ama birileri bu gözle baktığı için onlar biraz daha düşünsünler diye düşünüyorum.

         

ARINÇ'IN KONUŞMASINDAN DİĞER SATIR BAŞLARI: 

* Eskiden "biz"dik, şimdi"ben"e döndük. 

* Fitne partime ve liderime zarar veriyorsa kenara çekilmek lazım. 

* Benim tercihim seçim değil koalisyonun kurulmasıydı"

Kaynak: HaberTürk

Editör: TE Bilişim