Aile hastalığı olarak yakalandığı FMF hastalığını 11 yaşındayken İzmir’de gittiği bir hastanede öğrenen Kula Sağlık Grup Başkanlığı'nda tıbbi sekreterlik yapan 32 yaşındaki Yakup Serhat Er, hastalıktan annesinin verdiği böbrekle kurtulduğunu söyleyerek, vatandaşları bu konuda duyarlı olmaya çağırdı. Er, annesinin organ bağışında bulunmasıyla tüm ailesinin organlarını bağışladığını belirtti.

"19 MAYIS'TA DİYALİZDEYDİM"
Hastalandığı dönemle ilgili konuşan Yakup Serhat Er, ”Çocukluğumda sürekli karnım ağrıyordu. Hangi hastaneye gittiysek bir çözüm bulamadık. 11 yaşındayken Uşak’ta gittiğimiz özel bir poliklinikte, doktor hastalığımın FMF olarak bilinen bir genetik hastalık olduğunu söyledi. Biz doktorun bu sözleri üzerine İzmir’e farklı hastanelere giderek tetkikler yaptırdık. Diş etimden alınan biopsi sonucunda hastalığım netlik kazandı. Ardından böbreğimden biopsi aldılar ve kronik böbrek rahatsızlığı başlangıcım olduğu söylendi. Doktorun bu teşhisten sonra verdiği ilaçlar bana iyi geldi. İlaçları bıraktım, kontrole de gitmedim. Ancak 18 yaşıma geldiğimde sürekli uyuma, halsizlik, yorgunluk baş göstermeye başladı. Bir anda konuşamadım ve komaya girdim. Bunun üzerine gittiğimiz hastane böbrek yetmezliği nedeniyle bunların olduğunu, tedavi olarak artık diyalize bağlı yaşayacağım gerçeği söylendi. İlk diyalize 19 Mayıs tarihinde girdim. Arkadaşlarım dışarıda Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlarken, ben diyaliz makinesinde hayata tutunmaya çalışıyordum."

"TÜM AİLEM ORGANLARINI BAĞIŞLADI"
Uşak’a diyalize gidip gelmeye başladığını anlatan Er, şöyle konuştu: "Diyaliz merkezinde en genç hasta bendim. Diyaliz merkezindeki doktorum bana organ bağışından bahsetti. Anne ve babamın böbreklerinin uyabileceğini öğrendim. 18 yaşındaydım ve artık neredeyse hayattan umudumu kesmiştim. 10 sene ancak yaşarım derken, doktorun organ bağışı gibi bir imkandan bahsetmesi, benim kararan dünyamı aydınlatıverdi. Doktorum durumu ailemle konuştu ve annemin tetkikleri yapıldı. Annem henüz 40 yaşındaydı ve çevredeki herkes anneme 'daha çok gençsin oğluna can vereceğim derken sen de masada kalırsın' diyordu ama annem söylenilenleri dinlemedi ve bana böbreğini verdi. Şimdi 32 yaşındayım ve ameliyattan sonra evlendim, işe başladım. Eşim hamile ve ikiz bebeklerimiz olacak. Dün bana böbreğini veren annem şimdi babaanne olmaya hazırlanıyor. Benim ameliyatımdan sonra tüm ailem organlarını bağışladı. Yani ölümleri halinde onlardan alınacak organlar birçok kişiye umut ve can olacak."
Er, organ bağışıyla ilgili şunları söyledi: ”Yakınları diyalizde olanlar, tek böbrekle de yaşayabileceklerini bilsin. Onları diyaliz makinesinde acılarla baş başa bırakmasınlar. Ayrıca, organ bağışında bulunarak organlarının öldükten sonra toprak altında çürümesi yerine can olmasını, hayat olmasını sağlasınlar. Bunun din anlamında da sevabını kazansınlar.” 

Editör: TE Bilişim