Ülkemizde her geçen yıl çok daha fazla kitap yazılıp basılıyor, yayınlanıyor. Her gün yaklaşık 150 yeni kitap raflardaki ya da internet satış sitelerindeki yerlerini alarak okuruna ulaşmaya çalışıyor. Artık alışveriş merkezlerine sıkışıp kalan kitabevlerinin çok satanlar raflarında, yeni çıkanlar bölümünde çok ünlü bir yazarımızın veya yurt dışında “best-seller” olmuş bir yazarın kitabı, bizim onu satın almamız için her türlü cazibesini kullanıyor.
 
“Kürk Mantolu Madonna” çok satanlar listesinden inmiyor. “Tutunamayanlar”, yazarının hayal edemeyeceği kadar çok insan tarafından biliniyor. Elli yıl önce yazılmış “Bülbülü Öldürmek” kitabı yeni yüzyılın okurları tarafından kapışılıyor. Yeni ölen bir yazarın eserleri için kitabevlerinde ayrı bölümler oluşturuluyor. İnsanlar instagramda kahve yanında paylaşılan kitap tanıtımlarını önemsiyor, satın alma alışkanlıklarını buna göre düzenliyorlar. İnternet satış siteleri kitap fuarlarının çekiciliğini tahtından indirmek üzere… Fuarlarda göremeyeceğimiz indirimler internetin büyük kitap satış sitelerinde her mevsim değişikliğinde veya her özel dönem akıllıca kullanılarak yapılıyor ve insanlar internetten her geçen gün daha çok kitap alışverişi yapıyorlar. Yayınevlerine her geçen yıl yenileri ekleniyor, birçok yayınevi her yıl edebiyatın hemen her alanında yarışmalar düzenleyerek yeni yazarları bizimle tanıştırıyorlar. Metroda, otobüste, tatilde, kafede kitap okuyoruz.
 
Peki gerçekten okuyor muyuz?
 
Gerçekten nitelikli bir okur muyuz?
 
Türkiye’de geçen yıl 600 milyondan fazla kitap basıldı. Nüfusa oranlarsak kişi başına 8 kitap düşmesi gerekir. Oysa kitap okuma istatistiklerine göre ülkemizde 10.000 kişiye 1 kitap düşüyor!
 
Kitaba yılda harcanan paranın kişi başı ortalaması 6,5 Lira!
 
Satılmayan binlerce, on binlerce kitap istiflenerek sonunu bekleyeceği bir depo arıyor kendine.
 
Satılan her kitabın da okunduğunu varsaymak saflık olur sanırım. Çoğu kitap “çok satan” reklamları ve “kahve yanı pozları” nedeniyle alınıyor, ilk birkaç sayfasından sonra evdeki kitaplığın ‘daha sonra okunacak kitaplar’ bölümünde tozlanmaya bırakılıyor.
 
Selim İleri bir röportajında, “Türkiye’de nitelikli okur sayısının on bini geçmediğini” söylemişti, tamamen katılıyorum. Tabi burada nitelikli okur nedir, ne değildir çözümlemesine hiç girmeyeceğim, ne de olsa bu yazıyı okuyan herkes kendini nitelikli okur saydığı ve sayacağı için böyle bir tanımlama yersiz olur. Ama dileyen Selim İleri’nin röportajını okuyabilir, hatta daha iyisi hevesle alıp keyifle okuduğum “Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu” kitabını alarak bu usta yazarın kendi okumalarından yaptığı derlemeye kendini kaptırarak bir değerlendirme yapabilir.
 
Türkiye’de düzenli okuyucular yılda ortalama yaklaşık 15 kitap okuyor. Bu da ayda bir kitaptan biraz fazlasına denk düşüyor.
Bu konuda örnek alınacak en önemli insan bu ülkenin kurucusu, tarihin en büyük asker ve devlet adamlarından biri olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
 
57 yıllık ömrünün yaklaşık 20 yılını cephelerde geçirmiş olan bu dâhi insanın okuduğu tespit edilen kitap sayısı 3997’dir. Bu yaklaşık 4000 kitabın tamamı, satır altları çizilmiş, sayfa yanlarına notlar alınmış, açıklamalar yazılmış, kimi sayfalarına özel işaretler konulmuş kitaplardır. Yine bu kitapların önemli bir bölümü tarih, felsefe kitapları olmakla birlikte başta Fransızca olmak üzere yabancı dillerde yazılmış, hani bizim “tuğla gibi” dediğimiz kitaplardır!
 
Anıtkabir Derneği çok titiz bir çalışma yapmış, Anıtkabir’de de sergilenen kitapları büyük bir çalışmayla gözden geçirmiş, Atatürk’ün okuduğu kitapların altı çizilmiş satırlarını, açıklamalarını, sayfaların orijinal halleriyle birlikte derlemiş ve 2001 yılında “Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” adıyla yayınlamıştır. Anıtkabir Derneği Yayınları’nın yayınladığı “Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” tam 24 cilttir! Atatürk’ün okuduğu kitapların tanıtımı bile 24 ciltte yapılabilmiştir. Dileyen Anıtkabir ziyaretinde o kitapları inceleyerek veya adını andığım kitabı edinerek bu büyük insanın kitap okumayı nasıl hayatının merkezine aldığını daha net görebilirler.
 
Günümüzde düzenli bir okuyucunun yılda yaklaşık 15 kitap okuduğunu ve Atatürk’ün çoğu cephede geçen hayatı boyunca en az 4000 kitap okuduğundan emin olduğumuzu belirtmiştim.
 
Küçük bir hesap yapalım…
 
Haftada bir kitap okusak yılda yaklaşık 50 kitap yapar. Bunların da tarih-felsefe gibi akademik kitaplardan öte edebiyat kitapları olduğunu varsayalım ki böyle bir durumda iyi bir edebiyat okuru için ülkemiz şartlarında iyimser bir sayıya ulaşmış oluruz.
 
Yılda 50 kitap, on yılda beş yüz, yirmi yılda bin kitap yapar. Bu ortalamayla 4000 kitabı 80 (seksen) yılda bitirebiliyoruz!
 
2 Balkan Savaşı, 1 Trablusgarp Savaşı, üç ayrı cephede 1 Dünya Savaşı, ardından üç yıl sürecek bir Kurtuluş Savaşı’nda komutan ve kurtarıcı olarak yıllarını silahların gölgesinde geçirmiş, kitaba ulaşmanın ve yabancı dil öğrenmenin günümüzden çok daha zor ve kısıtlı olduğu bir dönemde, çocukluğundan itibaren her şart ve mekânda elinden kitabı düşürmemiş bir önderin emanet ettiği cumhuriyetin nesilleri olarak; onun okuduğu 4000 kitap sayısına, yoğun iş tempolarımız(!) hayat kaygılarımız(!) nedeniyle haftada bir romanı bitirerek ancak 80 yılda ulaşabiliyoruz….
 
Sizce de…
Gerçekten kitap okuyor muyuz?