Manisa Haberleri'nin Saygıdeğer Okurları; Sizlere bu gün , benim çocukluğumda MerhumeAnnem ile yaşamış oldu- ğum ve ''Bistra'nın Kardelenleri'' isimli kitabımda yer alan gerçek bir 'Göç Öyküsü'nü anlatmak istiyorum . Bu Öyküm , Türkiye ve Makedonya'da pek çok Gazetede yayınlanmıştır. 1963 yılının bir İlkbahar günüydü. Okuldan eve geldim.Annem; Bütün anneler gibi beni kapıda karşıladı ve acıkmış oldu- ğumu bildiğinden bana hemen bir dilim ekmek ve bizim 'İzvar' dediğimiz, bildiğiniz Çökelek getirdi bir tabağın içinde. Bekli ilginç gelecek fakat, o yıllarda bizler yani Göçmenler öyle günü- müzde olduğu gibi Peynir, Zeytin, Reçel türü kahvaltılıkları pek bilmezdik.Akşamdan kalanı sabah yerdik. Fukaralıktan dolayı o yıllarda tek düşüncemiz başımızı sokacak bir ev yapabilmekti. Babam, ikiAmcam ile birlikte 3 aile Derme - Çatma Gecekondu tipi evimizi inşa edip içine yerleştiğimizde bizden daha mutlusu yoktu. Evimizin zemini toprak idi. İnce bir beton dahi atamadık parasızlıktan dolayı. Toprak zemin üzerine o yıllarda sazdan-kamıştan yapılan 'Hasır' serip, üzerine de memleketten getirdiğimiz çul dediğimiz kilimlerden sermiştik. Varsın öyle olsun!Allah'a şükrediyorduk.Artık bizim de Türkiye'de kök salabileceğimiz bir evimiz vardı. Kiracılıktan kurtulmuştuk. Evimizin 3 Odası ve 1 Salonu vardı . Odalardan birinde biz (Annem - Babam ve Ben), diğerlerindeAmcamlar oturuyorlardı. Yaşlı Babaannemiz ise Salonda kalıyordu. İşte bu fakirhane, bizler için saraydan farksız olan evimizin en önemli dekor eşyası Yugoslavya'dan getirdiğimiz 'Nikola Tesla' markalı Radyomuz idi. Devamlı Üsküp Radyosunu dinler, Sıla hasretini gidermeye çalışırdık. Ben okulda Türkçe konuşmayı öğrendiğim için akşam haberlerini bana dinletirlerdi. Daha sonra da kendilerine Makedonca dilinden izah ederdim. Zira büyüklerimiz Türkçe bilmiyorlardı. Ben annemin verdiği ekmek ve Çökeleği yerken,Annem Radyoyu açtı ve tam o esnada İstanbul Radyosu Yurttan Sesler Korosunun programı vardı. Bir ara korodan bir bayan solist; 'Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar' adlı Türküyü okumaya başladı. ''Yüksek Yüksek Tepelere ev kurmasınlar, Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler. Annesinin birtanesini hor görmesinler, Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim . Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim.'' Mısralarıyla başlayan bu dram yüklü Trakya Türküsünün anlamını bana sordu. Ben deAnneme izah ettim.Annemin gözleri doldu. Yutkundu ve Hıçkırarak ağlamaya başladı.Anneciğim ağlama dedim. Ben de ağlamaya başladım. Gözyaşlarını silmeye çalışarak derin bir ah ...ah... çekti! Bana şöyle dedi; ''Allah hiç kimseyi Evladından,Annesinden ve Kardeşlerinden ve doğup büyüdüğü topraklardan ayırmasın.'' Göç etmeyenler bu yaşadıklarımı anlayamazlar.Aklıma geldikçe gözlerim yaşla dolar ve o anları tekrar anılarımda yaşarım. Dostlar; Ben tam 20 yıl boyunca Türk Halk Müziği Ses Sanatçısı olarak Türküler okudum. Fakat bu Türküyü bir kez bile okuyamadım. Ne zaman okumak istediysem, Türkünün sözleri boğazımda düğümlendi. Memleket ve Sıla hasretiyle Hakkın Rahmetine kavuşan sevgiliAnnem... Tüm yakınlarını; Kızını (Ablamı) ,Annesini (Anneannemi), Kardeşlerini (Dayımı ve Teyzemi) Yugoslavya (Makedonya)'da bırakıp sadece benAnnesiz büyümeyeyim diye Türkiye'ye Göç eden çileliAnnem! Sıla hasretiyle yana yana 1984 yılında 55 yaşında Manisa'da vefat etti.Allah'ın Rahmeti ve Cenneti senin üzerine olsunAnnem... Dostlar; Sizler bu makalemi okuduğunuz gün, İnşallah ben bir dizi Resmi Görüşmeler ve bazı Söyleşi etkinlikleri için Yunanistan, Makedonya, Kosova,Arnavutluk ve Bosna-Hersek'te olabilmek için 10 günlük bir geziye çıkacağım. Dualarınızı eksik etmeyiniz.Allah'a Emanet olunuz