Sağlık Hizmetleri Öğretmeni Sümeyra Saraçoğlu, “Verem mikrobu insanlarda en sık akciğerleri olmak üzere tüm organları tutabilir (Lenf bezleri, kemik, böbrek, beyin vb.). Tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilir. Bugün, dünya nüfusunun üçte biri (yaklaşık 2 milyar kişi) vücudunda verem mikrobunu taşımaktadır. Her yıl yaklaşık 9 milyon kişi verem hastalığına yakalanmakta ve 1,5 milyon insan veremden ölmektedir. Kayıtlara göre Türkiye’de her yıl yaklaşık 16 bin kişi verem hastalığına yakalanmaktadır. Gelişmiş ülkelere göre, verem hastalığına yakalanma oranı hala çok yüksektir. Verem, tedavi görmemiş veya düzenli tedavi görmeyen hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların solunum yoluyla alınması ile bulaşır. Verem mikrobu güneş görmeyen ve iyi havalanmayan yerlerde saatlerce havada kalabilir. Verem hastalığı kalıtsal bir hastalık değildir.  Verem mikrobu vücuda girdikten sonra yıllarca hastalık yapmadan akciğerlerde bekleyebilir” dedi. 
Verem hastalığına yakalanma risklerinden bahseden Saraçoğlu, “Tedavi görmeyen verem hastası ile aynı evde yaşayanlar, 5 yaşından küçükler, yaşlılar. İdeal vücut ağırlığının %90’ından daha az kiloda olanlar, HIV/AIDS hastalığı, şeker hastalığı, vücut direncini azaltan diğer hastalıklar. Sigara içmek ve ilaç ve alkol bağımlılığıdır. Öksürük,  2-3 haftadan fazla süren ve inatçı karakterde öksürük en sık görülen belirtidir. Balgam çıkarma: kanlı balgam veremin tipik belirtisidir. Kan Tükürme; bazı durumlarda, özellikle teşhis ve tedavide geç kalınırsa görülür.Diğer belirtiler ise şunlardır: Ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı” diye konuştu. 
Verem teşhisinin nasıl konulduğunu ifade eden Saraçoğlu, “Balgam Muayenesi;  Verem teşhisinde en önemli yöntemdir. Verem şüphesi olanlarda mutlaka yapılmalıdır. Balgamında mikrop görülen hastalar çevrelerindeki kişilere hastalığı bulaştırır. Röntgen Filmi;  Veremli bir hastanın akciğer grafisi Tüberkülin Deri Testi (PPD):  Özellikle çocuklarda anlamlı olan bu test, kişinin verem mikrobu ile karşılaşıp karşılaşmadığını öğrenmemizi sağlar” dedi. 
Verem tedavisinde düzenli ilaç kullanımın önemli olduğunu vurgulayan Saraçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Verem hastalığı düzenli ilaç kullanmakla 6-9 ayda tamamen iyileşir.İlaçlarını düzenli kullanan hastalar başkalarına hastalık bulaştırmaz. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar Verem Birimlerinde ücretsiz olarak verilir. Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT): Verem ilaçlarının her gün bir sağlık personelinin ya da yetkilendirilmiş bir kişinin gözetimi altında içilmesidir. Bu sayede ilaçların düzenli kullanımı sağlanır. Dünya Sağlık Örgütü, tedavi başarısını arttırmak için, tüberkülozlu hastaların her doz ilacının her gün bir sağlık çalışanı veya eğitilmiş bir gönüllü tarafından içirtilmesini esas almaktadır. Ülkemizde de “Doğrudan Gözetimli Tedavi” uygulanmaktadır. Çevresindekilere verem mikrobunu saçmaya devam eder. Yetersiz tedavi görürse, hastalığı ilaçlara karşı direnç kazanır ve daha sonra tedavi olma şansı kaybolabilir. Tedaviyi reddeden bir hasta için hayati tehlike söz konusudur. Çocukları veremden korumak için doğumdan 2 ay sonra BCG (verem) aşısı uygulanır. Toplumu korumanın en etkili yolu, bulaştırıcı verem hastalarının erkenden bulunması ve tedavi edilmesidir. Verem hastalığına yakalananların aileleri ve yakınları Verem Birimlerine davet edilerek kontrol edilir. Hasta olduğu tespit edilenler tedavi edilir.  Bulaştırıcı olan hastaların yakın çevresindekilere koruyucu ilaç verilir. Verem hastalarının bulunduğu ortamları havalandırmak, bu ortamlara temiz hava sağlamak, havadaki bulaştırıcı partikülleri seyreltir, bulaşma ihtimalini azaltır.  Odanın güneş görmesi, ortamdaki basilleri öldürür. Hastanın bulaştırıcılığı kaybolana kadar ayrı bir odada kalması uygundur.”

 

Editör: TE Bilişim