Babam anlatırdı o çileli yılları. 1942 senesi Nisan ayı. On üç yaşlarında küçük bir çocuk. Köyünden sekiz yapı ustasıyla birlikte bir sabah vakti çalışmak ve evine ekmek getirmek için Çamurcu olarak Gostivar'a Gurbete çalışmaya gider.
Babaannem yolda yemesi için mısır ekmeği ve çökelek hazırladığı erzak torbasını verir, oğlunu öper ve arkasından su dökerek gurbete gönderir. Babam diğer Ustalar ile birlikte yaya olarak 45 km. uzaktaki Gostivar'a doğru akşama kadar sürecek bir yolculuğa koyulur. Gostivar'da iş bulunmaz. Yaşlı Ustalar Sirbistan'a gitmeye karar verirler.
Babama; "Bak more evlad! Biz Sırbistan'a gideceğiz. Eğer istersen bizimle gel. İstemiyorsan evine dön." derler. Çaresizlik içinde kalan Babam hiç düşünmeden teklifi kabul eder ve kafile ile birlikte Gostivar - Belgrad trenine biner. On üç yaşlarında küçük bir çocuk, nereye gideceğini bile bilmediği halde ve de ömründe ilk kez Tren'e binecekti. Ertesi günü Banat Ovasında ismini bilmedikleri bir Kasaba'da Trenden inerler.
Ustabaşı Şükrü Usta Kasaba'da inşaat işi aramaya başlar. İkindi vakti olur fakat iş bulamaz. Hep birlikte civarda bulunan bir Köye doğru yola çıkarlar. Geceyi geçirebilmek için köyün en zengin konağına gelirler. Konağın Ağasından geceyi geçirebilecekleri bir yer isterler. Merhametli olan Ağa, kafileyi affedersiniz ineklerin ve atların kaldığı ahıra götürür ve "Burada konaklayabilirsiniz." der.
Sabah olup uyanınca Geniş Avluda Ağa gür sesiyle; "Sizin ustabaşınız kim?" diye sorar.
Şükrü Usta; "Benim." der.
Ağa; " Sizler buralara nereden ve neden geldiniz?" "Bizler buraya Makedonya'nın Debre kasabasından yapı ustalığı için geldik."
Ağa; "Eğer isterseniz burada çiftlikte çalışabilirsiniz. Size üç aylık iş veririm. Yemeğinizi ve yatağınızı ben yemin ederim. Çalışmanızın karşılığı olarak size para yerine adam başına aylık 4 çuval olmak üzere 3 aylık toplam 12 çuval mısır (darı) veririm." der. Çaresiz Şükrü Usta kabul eder.
Bakınız! O yıllarda insanlarda para olmadığından alışverişler genellikle (tuz ve darı) karşılığı takas yoluyla alışveriş yapılıyormuş. Üç ay boyunca mısır hasadı ve çiftlik işlerinde çalıştıktan sonra eve, sılaya dönüş vakti gelmiştir. Ağa herkese eşit şekilde 12'şer çuval darı verir. Helalleşirler ve Ağanın arabaları ile tren garına gelirler. Gostivar Treninin Yük Vagonuna binerler. Sabah vakti Gostivar'a gelirler. Trenden inerler ve yaşlılar çuvallarını at arabalarına yükleyip evlerinin yolunu tutarlar.
Babam, o küçük çocuk 12 çuval darı yükü ile beş parasız ortada kalır. Bir at arabası yanına yaklaşır.
"More çocuk. Araba lazım mı?"
Lazım. Lakin bende para yok."
"Evlad sen kimsin nerelisin?"
"Benim adım Şevket. Jirovnisa köyündenim. Babamın ismi Şaban." der.
Hani derler ya; Garip kuşun yuvasını Allah yaparmış diye. Arabacı merhum Dedemin Asker arkadaşı çıkmış. Hemen Çuvalları arabaya yükleyip önce bir değirmene gelirler. Babam 1 çuval darıyı değirmenciye satar. Para kazanır. Doğruca bir kebapçı dükkanına giderler. Bir güzel karınlarını doyururlar ve yola çıkarlar. Köye geldiklerinde vakit akşam olmuştur. Dokuz saatlik yolculuktan sonra evine gelir. Sevinçle porta kapıya vurur. Kapıyı amcamlar açarlar. Evdekiler kapıya koşarlar, birbirlerine sarılırlar. Çuvallar eve taşınır ve Arabacı da eve davet edilir. Gece yola çıkmasına izin vermezler. Yatılı Misafir olur. Yemek yerler. Babam arabacıya ücretini verir. Arabacı almamakta direnir. Babam ve Babaannem parayı zorla verirler. Sevinçten bütün aile ağlarlar.
Babam; "O günkü şartlara göre çok iyi bir duruma geldik. Düşünsenize insanlar borç ile darı unu bulamazlar iken, bizim 11 çuval darımız ve paramız vardı." diyordu. Allah'tan başka ne isteyebilirdik ki. Babam, Gurbete dair her sohbetinde bu yaşadıklarını gözleri dolarak bize anlatırdı; "Bizim çektiklerimizi sizler çekmeyesiniz" diye Anadolu'ya göç ettik derdi. Mezarında rahat uyu, mekanın Cennet olsun Babam...