Toplumsal seviyemizin ne durumda olduğunu görmek için bazen trafiğe çıkmak yeterli oluyor. Direksiyonun başına geçince uçak kullandığını zannedenleri mi dersin, yayaları karınca gibi görenleri mi dersin. Her telden var. Ama buna rağmen çok saygılı, görgülü sürücüler de var. Ben de en son onlardan biri olmaya çalışırken yemediğim küfür kalmadı. 
Karaköy’ü bilirsiniz. Cadde dar ve yoğun… Trafik ışıkları arasında da mesafe olduğu için karşıdan kaşıya geçen veya geçmeye çalışan yayalarla çokça karşılaşırız.  Ve bu yayalar çoğu zaman trafiğin bitmesini beklemek zorunda kalır. Ama Manisa’da akşamüzeri, hele iftar vaktiyse yayanın karşıya geçmesi nerdeyse mümkün olmaz. Bir sürücünün durup yol vermesini beklemekten başka çare yoktur. Hafta sonu böyle bir durumla karşı karıya kaldım. Trafik yoğun. Ama yolun karşısına geçmek için bekleyen bir anne. Çocuk arabasını kullanırken poşetleri var elinde. Yol verilmesini bekliyor. Acelesi de var belli ki. Göz göze geldik o anneyle. Ben tereddütsüz yavaşlayıp durdum. Kadın tam geçmeye başlamıştı ki arkamdaki siyah büyük otomobil, kornaya basa basa yanımda hızla çıkıp, gaza yüklendi. Bu arada bana dönmüş “neden yol veriyorsun” dercesine hareketler yaparken ben de o sinirle kadını ve çocuğunu gösterdim elimle. Allah’tan kadın durumu fark edip tekrar geri hamle yaptı. Bana güvenip geçmeye kalkmış olsa siyah araba anneyi de çocuğunu da ezmiş geçmişti. Allah korudu. Ve ben mecburen kadına yol veremeden devam etmek zorunda kaldım. Mahçup oldum. O anneden özür diliyorum. Ben değil trafik magandasının dediği oldu. Oysa karşıya geçmek isteyen trafik magandasının eşi de olabilirdi.
Bunun onlarca örneğini yaşıyoruz her gün. Benzer bir durum Karaköy’e çıkan Ulupark otobüs durağında başıma geldi. Yayaların karşıya geçmek için çok biriktiğini görünce durdum. Arkamdaki araç sağımdan sıyrılıp öyle bir gaza bastı ki o an geçmeye başlamış olan yayaları adeta sıyırdı geçti. İyilik yapmak isterken katliam olacaktı!
İşte bu saygısız, sabırsız tavırlarımız yüzünden biz daha çok “Katliam gibi kaza, inanılmaz kaza” başlıklarını atarız.
MANİSA’DA DEPREM SONRASI KRİZ   
Manisa’da meydana gelen depremin ardından Saruhanlı ve Gölmarmara’ya bağlı 4-5 mahalle depremden ciddi şekilde etkilendi. Çok hızlı bir şekilde onlarca çadır kuruldu. Yardım ve giysi malzemeleri ile gıda ve erzak depremzedelere ulaştırıldı. Devlet hızlı hareket etti. Sivil toplum kuruluşları da bu hızla katkı sağladı. Mutlaka eksikler olmuştur ama genel olarak bence devlet elinden geleni yaptı. Bu konuda Vali Mustafa Hakan Güvençer’in krizi iyi yönettiği kanaatindeyim.  
BAŞSAVCI’NIN MANŞETİ   
Şenoba’daki helikopter kazasında şehit olan 13 asker arasında Manisalı Başçavuş Fevzi Kıral da vardı. Evli ve iki çocuk babası olan Fevzi Kıral’ı memleketi Akhisar’da binlerce insan uğurladı. Bu tarz haberlere her ne kadar alışık olsak da her seferinde aynı acıyı yaşıyoruz. Habere bir başlık bulmak zorundayız ve bu başlık yaşanan acıyı anlatabilmeli. Bu sırada Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek’in cenazeden yaptığı paylaşım dikkatimi çekti.
“Şenoba’da şehit verdik, Beyoba’da defnettik”  
Yaşanan acıyı bundan daha güzel anlatan bir cümle olamazdı?
Ve o paylaşım bu acı haberin, gazetemizin manşeti oldu…
Şehidimizin mekanı cennet olsun.  
Başımız sağolsun…