Dostlar; 1 - 5 Ekim tarihleri arasında davetli olduğum 1. Uluslararası Balkan Sempozyumu ve Çanakkale Alan Kılavuzları Derneği tarafından düzenlenen 'Yazar İlber Şiyak ile Rumeli Tarihi ve Rumeli Kültürü' isimli söyleşi etkinliğinde katılan konuklara hitaben yaptığım konuşmamın son bölümünde, Rumeli'den Çanakkale'ye gönüllü olarak savaşmaya gelerek, Gelibolu yarımadasında şehit düşerek solan "Rumeli'nin Gülleri"nden bahsetmiştim. Duygu yüklü bir konuşmanın ardından tüm konukların gözyaşlarına hakim olamadıklarını gördüm.
Çanakkale Balkan Göçmenleri Der. Bşk. Tarihçi-Yazar Ahmet Uslu bana 'Şehitlik Abidesi'nin Maketini hediye etti. Moderatörüm Eski Öğr. Üyesi Bünyamin Nami Tonka, Alan Kılavuzları ve Çanakkale Belediyesi ortaklaşa bir program yaparak ertesi günü bana ve eşime Çanakkale'yi ve Tarihi Yarımadayı rehber ve belediyenin tahsis ettiği resmi araç ile Tüm Şehitlikleri, Tabyaları, Abide'yi Anafartaları, Conkbayırı'nı gezdirerek kısacası tüm Yarımadayı ziyaret etmemi sağladılar.  Kendilerine ayrı ayrı şükranlarımı sunarım. Dostlar şu anda bile bu makalemi yazarken dahi gözlerim doluyor. 
Çanakkale snlatılmıyor. Gidip ziyaret etmek lazım. 1915 yılına gelindiğinde yedi düvel Osmanlı Devleti'ne savaş açmış ve boğazlara egemen olabilmek, Türk Milletini Anadolu'dan çıkarıp yok etmek için Çanakkale'ye saldırmışlardı. Anadolu'dan ve gönül coğrafyamızın her bir köşesinden 'Ana Kuzuları' ortak vatanı savunmak için Gelibolu Yarımadasına koşarak geldiler. Anadolu'dan savaşa katılmak kolay idi. Ancak Rumeli'den Çanakkale'ye gelmek öyle sanıldığı gibi kolay değildi. Ben sizlere örnekleriyle anlatayım; 
Halife'nin Cihad çağrısının Kosova, Bosna, Sancak, Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan'da ki camilerden okunması üzerine buralarda yaşayan Türk, Arnavut, Boşnak, Pomak ve Torbeş Müslümanlar tarafından oluşturulan 'Gönüllüler Taburlarına' katılarak gece vakti gizli yollardan Çanakkale'ye gelen bu Kınalı Kuzuların hiç birine Türkçe bilip bilmedikleri ve etnik kimlikleri sorulmadı. 
Çanakkale Savaşına Rumeli'den gönüllü olarak gelen en kalabalık birlikler Kosova Taburu ve Bosna-Sancak Taburlarıdır. Sadece Bosna-Sancak Taburundan 11 bin 500 kişinin şehit düştüğünü biliyor musunuz? Kosova Taburundan 4 binnden fazla gönüllünün şehit olduklarını biliyor musunuz? Sağ kalan gazilerden hiç birinin gazilik maaşı almak için isimleri yazdırmadıklarını ve "Bizler buraya Bayrak, Din ve Vatan için ölmeye geldik, maaş için değil!" diyerek Rumeli'ye geri döndüklerini biliyor musunuz? Aman Allahım; Bu nasıl bir iman? 
Pekala; Bu şekilde iman ve vatanseverlik ruhu ile Çanakkale'ye koşan bu insanlar; "Kendilerini Türk kabul etmemiş olsalardı ne diye Çanakkale'ye savaşmaya geldiler." İşte sorunun asıl cevabı bu sırda gizli! 
Sizlere soruyorum; " Acaba hangi Slav, Rum ve Bulgar bu derece istek ve iman ile Türkiye'ye Türklük ve İslamiyet uğruna eline silahını alarak Çanakkale'ye ortak vatan, Ay-yıldızlı Bayrak ve Din-i İslam uğruna  savaşmaya gider?" 
İşte böyle dostlar; Çanakkale Savaşı sıradan bir savaş değildi. Çanakkale Savaşı Türk Milletinin var oluş destanı ve aynı zamanda Kurtuluş Savaşının kalplerde manevi olarak hazırlanmasıdır. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiirinde dediği gibi; 
"Vurulup tertemiz alnından yatıyor. Bir Hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!" 
Ey!  Bu Vatan için toprağa düşmüş asker. 
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. 
Sen ki, A'sıra gömülsen taşacaksın. Heyhat.
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu Cihan.
Ey Şehit oğlu Şehit! isteme benden Makber.
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber."
Başta M. Kemal Atatürk, kumandanlarımız ve tüm şehit ve gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Allah, aziz milletime bir daha böyle acılar yaşatmasın. Dünyaya Türk Milletinin şanlı tarihini yeniden yazdıran bu şanlı milletin aziz evlatları. Şanlı tarihinize ve ecdadınıza sahip çıkınız!