Özel, “Olmaz bir şey istersiniz de hani derler ya veya bir şey olsun diye ısrar edersiniz, gönlü olmayan döner de ‘Ya, kardeşim, hakkında kanun mu var?’ Vallahi de billahi de bu çocukların alacakları konusunda hakkında kanun var. Biz burada kanun çıkardık ama bu paralar ödenmedi biliyor musunuz. Neden ödenmediğini bir türlü öğrenemedik. Şimdi, eğer devletin şefkatli bir eli varsa o elin bu çocuklara uzanması lazım ve devletin hesap soran bir eli varsa o da Soma AŞ'nin yakasına yapışması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı yasama faaliyetini bile birileri boşa çıkarıyorsa bu gücün, bu kudretin nereden kaynaklandığının, bu adamların arkasında kimin olduğunun da sorgulanması lazım” dedi.
ÜÇ KATEGORİDE SÖZLER VERİLDİ
CHP’li Özel, Maden Kanunu’nda değişiklik öngören kanun teklifinin görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Soma maden faciasından sonra raporun nasıl kamu kurumları tarafından dikkate alınmadığını ve madenlerin hâlen nasıl güvensiz olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Oradan devamla, o 301 madencimizi kaybettiğimizde analara, babalara, evlatlara borcumuz vardı; devlet olarak bazı sözler verildi. Üç kategoriye ayırırsak: Ölenlerin yakınlarına verilen sözler; bunlar önemli ölçüde tutuldu. Hayatta kalan madencilere verilen sözlerin pek azı tutuldu. İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili sözlerin neredeyse hiçbir tanesi tutulmadı. Bunu burada açıklıkla söylemek gerekiyor” dedi. Özel, şunları kaydetti:
15 SÖZ TUTULMADI
“Elimde bir tutanak var. Bu tutanak, faciadan sonra böyle cenazeden sonra sessiz bir yürüyüşle gidip Soma Kaymakamlığı’nın önüne oturup çöküp kendiliğinden ve çok doğal bir oturma eylemine dönüşen eyleme Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin de bizimle birlikte yaptığı bir ziyarette ‘Ya kendinizi daha çok üzmeyin. Gelsin 10 arkadaşınız, derdinizi Ankara'da anlatsın’ dediğimiz ve 9 arkadaşımızın imzalarıyla Ankara'da kendilerine verilen sözlere dair tutanak. Bu 9 arkadaşımız hâlen hayattalar, Allah uzun ömür versin; 2'si çalışıyor, 7'si işsiz ama bu arkadaşlara verilen 15 tane sözden 1'inci, 2'nci, 3'üncüsünü okuyacağım. 1) ‘Devlet tarafından denetlemeler yapılana, teftiş raporları tamamlanana kadar kimse madenlere inmeye zorlanmayacak, gerekirse önce biz gelip gireceğiz, ondan sonra siz ineceksiniz’ dediler. Bu sözü tutamadık, apar topar o şirket çalışmak istedi ve o şirket o hâlde hâlen daha çalışıyor. 2) ‘Kimseye bu süre içinde çıkış verilmeyecek’ dediler. Maalesef şirket bir SMS'le 2.831 madenciyi işten attı. Bugün Google'a yazan herkes o haberleri okur. 3) ‘Maaşlar tam şekilde eksiksiz ödenecek. Şartlar düzelene kadar gerekirse yedi, sekiz ay devlet maaşlarını ödeyecek’ dendi. ‘Şartlar düzelene kadar’ kısmı yüzünden bu madde de uygulanmadı. Aslında beş, altı ay maaş ödendi ama şartlar düzelmedi.
NEDEN ÖDENMEDİĞİNİ BİR TÜRLÜ ÖĞRENEMEDİK
Bu 2.831 işçi işsiz kaldı ve hiçbir madene alınmadı ve bunların tazminatları da ödenmedi. Ödenmedikten sonra biz bu konuyu bu Meclisin gündemine getirdik. Yine Doğan Kubat'ın aramızdaki diyalog kanallarına katkı sağlamasıyla beş imzalı bir önergeyle bir kanun çıkardık, daha doğrusu bir torba kanuna ek yaptık. Şimdi, kanun metni şöyleydi... Biz Doğan Kubat'la birlikte oturduk, dedik ki: ‘Bu sorunu nasıl çözeceğiz?’ Çünkü şirket tazminatları ödemiyor ama şirketin elinde mal var, mülk var. Bu arada da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şirketin bütün mallarına el koydu. Biz de Nisan 2015'te kanun çıkardık ve dedik ki: ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el koyma veya takip yoluyla satışından elde edilen gelirler öncelikle bu sözleşmeler kapsamında söz konusu şirketlerde çalışmış olan işçilerden olanların kıdem ve ihbar tazminatlarıyla, izin ve fazla çalışma ve diğer ücret alacakları ödenmesinde kullanılır, sonra geri kalan borçlar ödenir.’ Olmaz bir şey istersiniz de hani derler ya veya bir şey olsun diye ısrar edersiniz, gönlü olmayan döner de ‘Ya, kardeşim, hakkında kanun mu var?’ Vallahi de billahi de bu çocukların alacakları konusunda hakkında kanun var. Biz burada kanun çıkardık ama bu paralar ödenmedi biliyor musunuz. Neden ödenmediğini bir türlü öğrenemedik.
SARI SENDİKA KANUNA KARŞI İŞBİRLİĞİ YAPTI
Sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde başvuruda bulunduk, dedi ki: ‘Biz tam bu paraları ödeyecektik, şirket ile işçilerin sendikası -ki sendika işçi adına imza atar- bize yazı yolladılar. 'Bu gayrimenkulleri satmayın, biz aramızda anlaştık, 24 taksitle ödeyeceğiz.' İşçilerin haberi yok. Sarı sendika kanuna karşı gitti işbirliği yaptı. O 24 taksitten bir tanesi ödendi. O bir taksit referanduma bir hafta kala. Ödemediğini gördük sonra bir daha yazdık, dedi ki: ‘Bu sefer de 36'ya böldüler diye geldi, anlaşmışlar.’ Bundan da bir taksit ödendi. O da 24 Haziran seçimlerine on beş gün kala. Bu çocuklar, daha bu tazminatlarını alamadılar. Ha, bir rakam benzerliği var. Şimdi, Soma'daki bu şirket çöktü, bunun işçileri TKİ'nin iştiraki bir firmaya alınıyor ama bu 2.500 kişi o 2.800 işçi değil, bu çocuklar mağdur. O, o şirkette hâlen çalışan, işten atılmayan 2.500 kişiyi işe alıyor.
DEVLETİN ŞEFKATLİ ELİ BU ÇOCUKLARA UZANMALI
Uzun lafın kısası, bir devlet sözü tutulsun diye var gücümüzle çalıştık, hakkında kanun çıkardık. Kanuna rağmen iş birlikleri oldu, bu Meclisin bütün çabaları boşa düşürüldü. Hâlen daha bu 2.800 arkadaşımız işsiz, tazminatlarını alamadılar. Ayrıca, Ermenek faciasının yaşandığı madenin Soma uzantısı Uyar Madencilikte de 780 arkadaş aynı durumda. Şimdi, eğer devletin şefkatli bir eli varsa o elin bu çocuklara uzanması lazım ve devletin hesap soran bir eli varsa o da Soma AŞ'nin yakasına yapışması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı yasama faaliyetini bile birileri boşa çıkarıyorsa bu gücün, bu kudretin nereden kaynaklandığının, bu adamların arkasında kimin olduğunun da sorgulanması lazım.”

Editör: TE Bilişim