Dün sabah kapının sert bir şekilde çalınmasıyla uyandım… Kapıyı açtım, ‘Merhabalar, evet broşürümüzü vermek için rahatsız ettik’ dediler… Broşürü alıp, odama geçtim.
Kahvaltı yaparken televizyonu açtım, anayasa teklifi maddelerinin tartışıldığı programa rastladım.
Evden çıktım. Yolda yürürken referandumda neden hayır denmesi gerektiğini anlatan broşürü dağıtanlar, tabii ki beni es geçmedi. Onlardan da bir broşür alarak yoluma devam ettim.
Gazeteye geldim. İlçelerde referandum için yapılan toplantıları sayfalara dağıttım.
Gazeteden çıkıp arkadaşlarımla buluştum. Gündemimiz tabii ki referandum oldu…
Aslında bir gün içerisinde bu yaşadıklarım sizlere çok yabancı gelmemiştir. Çünkü artık güzel Türkiye’nin tek konuştuğu konu 16 Nisan… Yani referandum.
Özellikle siyasi partiler, 16 Nisan’da yapılacak halk oylaması için dur durak bilmeden çalışıyor.
Hem eleştirilecek, hem de takdir edilecek çok nokta var.
VATANDAŞ AK PARTİ VE CHP’NİN TEK DÜZE ARGÜMANLARINDAN RAHATSIZ
Referandum süreci boyunca en çok dikkatimi çeken noktalardan biri AK Parti ile CHP’nin anayasa maddelerini halka doğru düzgün bir şekilde anlatmaması.
AK Parti’ye gittiğinizde yalnızca Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden örnek vererek halka ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni anlatmaya çalışıyorlar.
CHP’lilere baktığınızda da en çok söyledikleri argüman ‘Bu kadar fazla hakkı ulu önder Mustafa Kemal Atatürk bile kendinde görmedi’ oluyor.
İki parti de, bu teklifi halka anlatırken yanlış yapıyor.
Vatandaşların hiç biri anayasa teklifinin içerisinde bulunan maddeleri bilmiyor.
Partilerin eğitmenleri ya bunları vatandaşa anlatmalı, ya da önce kendileri öğrenmeli.
Bence iki taraftan da birçok kişi anayasa teklifini doğru bir şekilde algılayamamış durumda…
HAYIR ÇIKARSA
Süreç bitene kadar bir gazeteci olarak referandum kararımı açıklamak etik olmaz.
Ama 16 Nisan’dan sonra ne olacağına dair bir öngörüm var.
Birincisi, AK Parti için referandum, bir nevi güven oylaması. Referandumda ‘hayır’ çıkması durumunda parti içerisinde ciddi kaoslar baş gösterebilir. AK Parti kurmayları şimdilik hiçbir şey belli etmeseler de, siyasi kulislerde konuşulan konular işlerin sarpa saracağının şimdiden göstergesi.
Üstelik parti içerisinde Bülent Arınç gibi kan kaybetse de kripto kadroları olan bir siyasetçi varken, referandumda hayır çıkması durumunda yaşanacakları tahmin etmek güç değil.
Hayırcılar terazide daha ağır gelirse, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi de zor günler bekliyor. Referandumda hayır çıkması, parti içerisindeki muhaliflerin sesini güçlendirecektir.
Dönelim CHP’ye… Referandumda hayır çıkması, başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için olumlu bir nokta olacaktır. Aynı şekilde MHP’li muhalifler (Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Koray Aydın) için de bu geçerli.
Ama CHP tıpkı 7 Haziran’da olduğu gibi güç zehirlenmesi yaşarsa, 1 Kasım’da yaşanan tablonun aynısı en kısa zamanda gerçekleşecektir.
Bir noktaya da değinmeden geçemeyeceğim. Kişisel görüşüm, referandumda hayır çıkması durumunda ülkenin erken seçime gideceği yönünde…
EVET ÇIKARSA
AK Parti halktan güvenoyunu tam anlamda almış demektir. Referandumda evet çıkarsa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğu sallantıya düşecektir.
16 Nisan’da halk ‘evet’ derse CHP’de yeni bir kurultay, hatta yeni bir lider bile görebilir.
Belki de, çok yakından tanıdığınız bir lider…
DEĞİŞMEYECEK TEK ŞEY
Yine de değişmeyecek tek bir şey var. Referandumda evet de, hayır da çıksa MHP’li muhalifler eğer partilerinde lider değişimi yapamazlarsa, yeni bir parti oluşumuna gideceklerdir.
Başı kim çeker diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Tabii ki, Türk siyasetinin önemli aktörlerinden Meral Akşener…
16 Nisan gecesi karar ne olursa olsun, Türkiye’nin siyasi iklimi şiddetli sağanak yağış ve rüzgara dönecektir. Her iki taraf için de…
Bu yüzden yapılacak tek şey var,
Bekleyip, yaşanacakları görelim…